İşçi Sağlığı ve Beslenme Çalıştayı Notları

AÇILIŞ KONUŞMALARI

Çetin Durukanoğlu

İstanbul İSİG Meclisi gönüllülerindenim. Beslenme konusunu işçi sağlığının bir parçası olarak ele alıyoruz. İş kazalarının büyük bir kısmı işin ilk saatlerinde meydana geliyor. Burada işçinin yeterli ve dengeli gıda alıp almadığı önemli bir neden olarak karşımıza çıkıyor. Sadece iş yerlerinde değil yaşam alanlarında da yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme konusunu nasıl hayata geçireceğimizi tartışacağız bugün.  İlk oturumda gıda üretimini konuşacağız, ikinci oturumda ise tüketim meselesini açacağız.

Musa Servi / Deriteks Başkanı

Öncelikle bu çalıştaya yeterince işçi katamadığımız için üzgünüm. Beslenme konusu çok önemli, sendikamızın tarihinde ciddi yemek boykotları var. Yemeklerin işyerlerinde hazırlandığında işçilere daha nitelikli yemekler sunuluyor. Ayrıca yemekhanelerin ve yemeklerin denetimi daha rahat yapılabiliyor. Ancak yemek dışarıdan temin edildiğinde maliyetler düşürülüyor, yemeğin niteliği de bozuluyor. Bu durumda işçilerimiz sağlıklı ve yeterli beslenme konusunda sorunlar yaşıyorlar.

1.OTURUM

Ahmet Atalık / ZMO İstanbul Şube Başkanı

Herkesin bildiği 2006 yılında çıkartılmış bir tarım kanunumuz var. Tarıma verilecek destek milli gelirin % 1’den az olamaz diye belirtir. Ama baktığımızda % 0,4 ile % 0,6 arasında kalmıştır. Yüzde biri hiç bulmamıştır. 2018 yılında tarıma verilmesi gereken destek 37,4 milyar lira olması gerekirken 14,5 milyar lira verildi. 2019 yılında yasaya göre tarıma verilmesi gereken destek 44,5 milyardı açıklanan destek 16,1 milyar liradır. Tarıma desteklerde aradığını bulamayan çiftçinin 2019 Ocak ayında kullandığı kredi 102 milyar liradır. Mayıs ayından beri döviz kurunun yükselmesi ile birlikte çiftçinin kredi kullanması 102 milyar liraya sabitlendi. Çiftçinin icraya düşen borcu 2017 yılına göre % 50 arttı. Çiftçi borç batağına doğru ilerliyor. Çiftçinin alım gücüne baktığımızda enflasyon % 20,3 iken çiftçinin ürettiği üründeki fiyatta artış % 16’ya ulaştı. Çiftçinin alım gücü düştü.

Mayıs ayından beri döviz kurunun artması ile birlikte tarımda kullanılan mazot, gübre, tarım ilacı vb. gibi ürünlerde yurt dışına bağımlıyız. Bu nedenle tarımsal girdilerde enflasyonun çok üzerinde artışlar yaşadık. 2018’in Ocak ayına göre tarımsal ürün ihracatımız % 1 geriledi. İthalatımız %27 geriledi. Avrupa Birliği ülkeleri bütçesinin % 45’i tarımsal desteklere giderken, bizde bütçenin yüzde 1,9 ile yüzde 2,9’u ayrılıyor tarımsal desteklere. Bizde her çiftçinin en az 1 traktörü var. Avrupa dan fazla traktörümüz var. Mekanizasyon olarak eksiğimiz yok. Bu şartlar altında çiftçi üretmekten vazgeçti. Tarım bakanlığı verilerine göre 2003-2017 yılları arasında 700 bin çiftçi üretimden vazgeçti. Çıkarılan mahalle yasası ile köylerde tarım alanlarını betonlaşacaktır.

Ülkemizde çiftçiler milli gelirden yılda 3.300 dolar pay alıyor. Gelişmiş olan ülkelerde ise  bu oran 17 bin dolar ile 35 bin dolar arasındadır. Tarım alanlarımız azalmaya başladı. 16 yılda 3,4 milyon hektar neredeyse Belçika’nın yüzölçümü kadar tarım alanını kaybettik.

Tanzim satışı ile birlikte aracı sorunu, marketlerin tekelleşme sorunu konuşulur oldu, ancak bunlar hep vardı. Bunlar 2019’da ortaya çıkmış sorunlar değildir. Sebze – kuru baklagiller üretimi yapılan tarım alanları azaldı. Üretim alanında yaşanılan sorunları görmezden gelerek, tanzim satışı yaparak sorunlar çözülmeyecek, aksine tarımı daha da zora sokacak durumlar yaşanacaktır. Marketler aracıları baskılayarak, çiftçilerin ürünlerini daha ucuza almak için üreticileri zorlayacaktır. Üretimden kazanç elde edemeyen çiftçi üretmekten vazgeçecektir. Gıda güvenliği konusunda ciddi sorunlar yaşanacaktır. Tanzim satış noktalarında satılan ürünler, tarımdaki bu vahim tabloyu düşündüğünüzde çok pahalıdır.

Bir yandan ekolojik kriz ve kooperatifleşmenin zayıf olması, bir yandan tarımdaki ekonomi politikaları ve ithalata dayalı tarım politikaları, tarımsal üretimi baltalıyor. İlk önce üretimin yeniden düzenlenmesi lazım. Kooperatifleşmeyi, temel ilkelerini yeniden hatırlamak lazım. Kooperatiflerin temel ilkeleri ise;

  • Bağımsızdırlar.
  • Gönüllülük temelindedir.
  • İşbirlikleri oluştururlar.
  • Ortakların ekonomik ve sosyal kültürel ilişkilerini düzenlerler.
  • Demokratik yönetime tabidirler.
  • Müşterek sahip olunan işletmelerdir.

Kooperatifler aracı ve tefecilere karşıdırlar. Ticari bir kuruluş değildirler. Üretim, tarımsal kalkınma, kredi gibi çok çeşitli kooperatif türleri vardır.

Son olarak; kendi ülkemizde üreteceğiz. Çiftçimizi destekleyeceğiz, üreticilerin bir araya gelmelerini sağlayacağız. Bizlerde kentlerde tüketiciler olarak bir araya geleceğiz. Tüketici ve üreticilerin, kooperatiflerinin bir araya gelmesini sağlayacağız.

Saniye Uysal / Devrek Güneşi Kooperatifi Başkanı

Zonguldak’ın Devrek ilçesinde 9 yıl önce kurulan tarımsal kalkınma kooperatifiyiz. Devrek Güneşi markasıyla üretim yapan 60 ortaklı bir kooperatifiz. Bir erkek ortağımız aynı zamanda şoförlüğümüzü yapıyor. Markalaşalı 6 yıl oldu. Kooperatifler demokrasinin yaşandığı yerlerdir. Bir tüzüğümüz var. Ürettiğimiz ürünleri tüketici ile buluşturmada sorunlar yaşadığımız için kooperatif kurduk.

Üretime 8 çiftçi kadın ile başladık. Amacımız şeffaf, demokratik ve çevreye duyarlı bir kooperatif olmak. Birlikte çalışmayı birlikte hareket etmeyi öğrendik. Bireysel çıkarlarımızdan ziyade kooperatifin çıkarlarını ön plana taşıyoruz. Elimizden geldiğince dürüst, katkı maddesiz ve sağlıklı bir üretim yapıyoruz. Kendi hammaddemizi kendimiz üretmeyi planlıyoruz.

Siyez ve karakılçık buğdayı ektik aile yadigarı 24 dönümlük tarlamıza. Güneş enerjisi ile çalışan değirmen yaptık, şu an ruhsat işleri ile uğraşıyoruz.

Kooperatifte kendi ortaklarımızın eğitimi ve gelişimi için çalışıyoruz. Tarımsal üretim yapılan yerlerde temiz su, hava ve toprak olmazsa sağlıklı bir üretim yapılamaz.

Çetin Durukanoğlu

Tarladan çatala gelene dek gıdanın geçtiği süreçleri üretici ve tüketicinin birlikte planlaması ancak bugün yaşadığımız sorunların çözülmesini sağlayabilir. Gıda güvenliği, gıda güvencesi diyoruz ama bunu sağlamanın yolu gıda egemenliğidir. Ne üretileceğine, nasıl üretileceğine, ne kadar üretileceğine ve kim için üretileceğine üretici ve tüketicilerin bir araya gelerek karar vermesidir gıda egemenliği. Ancak gıda egemenliği sağlanırsa üretici adil fiyatla ürününü üretir, tüketici adil fiyatlarla gıda ürünlerine ulaşabilir.

2.OTURUM

İsmail Kaya /BOSCH Tüketim Kooperatifi

“Kaliteli tüketim herkesin hakkı” diyerek 21 Aralık’ta üretim ve tüketim kooperatiflerini bir araya getirerek BUTİK (Bursa Üretici ve Tüketici İşletme Kooperatifi) kooperatifini kurduk. Geçmişte üzümün üretim sürecini araştırmıştım resmen zehir ürettiklerini gördüm. Bende bir çiftçi çocuğuyum, ailemin çiftliği var. Ne yazık ki şimdilerde bilinçli üretici yok, üretim sürecinde kafalarına göre ilaç kullanıyorlar. BOSCH Tüketim Kooperatifi’nde çalışmalar yürütürken sağlıklı tüketim için sağlıklı üretimin olması gerektiğine kanaat getirdik. Üretim kooperatiflerinin kurulması çok  önemli. Ama maalesef üretim kooperatifleri kurulmuyor. Bursa genelinde 139 köyde üretim yok, köyden kente göç oranı çok yüksek. Üretmeyen tüketen bir il haline geldik. Trakya’da traktörlerin çoğu ipotekli. Çiftçi kazancını traktöre yatırıyor. Kooperatif kurulmuş olsa köy başına bir tractor bile yeterli olur, maliyetler düşer. Tüketim kooperatifi olsakta üretim tarafı bizi daha çok ilgilendiriyor. Daha önce Lübnan’a ziyaret düzenledik oradaki kooperatifleri görmek için. Biz ülkede kutuplaşmaya alışmışız ondan olsa gerek kooperatife kaç tane sünni üyeniz var diye sorunca yadırgandım. Kooperatiftekiler bana “biz Lübnan halkı için çalışıyoruz, meseleye sizin gibi bakmıyoruz,” dediler söylediğimden utandım. Sürekli savaşın olduğu bir coğrafya olan Lübnan’da organic ürün üretiyorlar. Yapılan üretim ziarat mühendisleri tarafından kontrol ediliyor, uygunluk onayı alınırsa pazarlanıyor. Savaşta olsalarda denetim muhakkak yapılıyor. Ben bizim ülkemizde organic tarım yapıldığına inanmıyorum. Edirne’de mesela topraklar zehirlendiği için domates yetişmiyor. Özellikle çeltik tarlaları yakınında olan topraklarda. Çeltik için yoğun kimyasal kullanılıyor. Özetle sağlığımız bozuluyor, kanser hastalığında dünya birincisiyiz, tek çaremiz var o da kooperatifleşme…

Burkay Orda – Deriteks Sendikası İşyeri Temsilcisi

80’li yıllarda yemekhane koşulları son derece kötüydü. Yemeklerin üzerine dolaplardan sular damlardı. Çoğu fabrikada yemek boykotları olurdu. Kazlıçeşme’de yapılan direnişten sonra yemekhanelerde yogurt dağıtılmaya başlandı. O dönem sürekli boykot eylemi düzenliyorduk bir ara bir arkadaşımız “hem yemek yesek hem boykot etsek olmuyo mu?” demişti.  90’lı yıllarda örgütlenme çalışmalarımız hızlandı. Tabi o dönemki işçilerle şimdiki işçiler çok farklı. Şimdiki işçiler ben nasıl daha fazla kazanırım diye bakıyor meseleye… Bizler sendikalı olduktan sonra yemek koşullarımız değişti. Önceden bu yemek nereden geldi, yemek için kullanılan ürünler nereden geldi diye soramazdık. Şimdi yemek firmalarını denetleyebiliyoruz, yemekler porselen kaplarda sunuluyor. Geçmişte öyle zamanlar oldu ki su sebili yoktu, işçilere verilen su için bile direniş yapmak zorunda kaldık. Artık işçilere verilen sular analiz ediliyor. Örgütsüz olan işyerlerinde yemekhane koşulları hala çok kötü.

FORUM

**Kazlıçeşme’ deki deri işyerleri ile organize sanayi içindeki deri işyerleri arasında yemek bakımından fark var mıdır?

Kazlıçeşme’de yemekhane yoktu, kavurma kaşar verirlerdi. Allah ne verdiyse işte verirlerdi. Yemek fişi vs. yoktu.

**Çalışan sayısının yüksek olduğu yemekhaneler ile çalışan sayısının düşük olduğu yemekhanelerin koşulları farklıdır. Birin de 3 çeşit ana yemek varken diğerinde tek çeşit ana yemek olur. 4000 işçinin çalıştığı ye ile 50 kişinin çalıştığı yerin işletme sıkıntıları birbirinden farklıdır.

**BOSCH’ta gündüz vardiyasında 10 bin kişiye, gece vardiyasında 4 bin kişiye yemek veriliyor. Fabrikada Alman disiplini var. Gri noktalar bulunmuyor. Yemek firmalarının gıda mühendisleri de fabrikada çalışıyor. Üretimin başındalar. Onları BOSCH fabrikasının işyeri hekimleri denetliyor. En üstte de Türk-Metal sendikası var. Geçmişte fabrikada bir kere tavuk dönerden zehirlenme oldu. Önlemler artırıldı. Fabrikada şu anda 4 çeşit ana yemek, diyet yapanlar için zeytinyağlı ve salata çeşitleri, gluten alerjisi olanlar için ayrı yemekler mevcut. Bizim fabrika olarak avantajımız tepemizde bir patron olmaması, vakıf olması diye düşünüyorum. Denetim önemli…

**Karadenizliyim. Kooperatiflerin nasıl olduğunu çok bilmiyorum. 80’li yıllarda kooperatif kuranlar, başkanlar hapse atıldı. Tüm kooperatiflere sağcılar yerleşti. Bugün Fiskobirlik’in geldiği yere bakılabilir. Kooperatif için ayrıca politik donanıma ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Kooperatiflere tamamen siyasetten bağımsız diyemeyiz.  İşsizlik, ekonomi politikaları var kooperatiflerin ardında ama ideolojik altyapısı kurulmazsa kooperatifler yaşayamaz…

**Maalesef başarılı gösterilen kooperatiflerin ardında siyaset var, başarılı gibi gösteriliyor, reklam yüzü var.

**İş yerlerinde yemekleri kontrol ediyoruz dediniz, bunun mekanizması nasıl işliyor? Yemek yapan firmaların alt tedarikçilerine de bakıyor musunuz?

İşyeri temsilcisi arkadaşlar işyeri tescil belgelerini kontrol ediyorlar. Bazen habersiz yemek firmalarına ziyaretler düzenliyoruz. Gıdayı hazırlama, saklama, depolama bölümlerini geziyoruz. Kalori değerlerini kontrol ediyoruz.

**Yemek firmalarının kontrolü toplu sözleşmede yer alıyor mu?

Evet yer alıyor ama çok uygulanmıyor. Gıda mühendisleri iş yeri gıda mühendisleri iş yerinin değilde gıda üreten tesisin gıda mühendisi olmalı. İşveren temsilcisi tarafından liste çıkarılıyor, ona göre kontrol ediliyor.

**İnsan mı önemli para mı daha önemli meselesinde insan eksenli politikalar olmazsa sorunları yaşamaya devam ederiz. Tarım alanları sanayiye açılıyorsa, çeşitli kimyasallarla topraklar zehirleniyorsa, inşaat üzerinden rant üretiliyorsa bizde haliyle sağlıksız oluyoruz.

**Bir kaç yıl önce haberlerde çıkmıştı, martı eti yenildi diye. İnsanların ilk aklına gelen martı eti helal mi haram mı olmuştu. Veya yediğimiz üründe domuz eti var mı yok mu ona bakılır genelde. Kimse yediğimiz ürünün sağlıklı olup olmadığını sorgulamaz, hatta çoğu zaman bozuk ürünleri tüketiriz. 1 Tas yogurt için 3 ay grevi uzattık diye eleştiriliriz ama sağlıklı yemek yemeyi hiç talep etmeyiz. Patronlar ucuz işçi çalıştırıyor yemeğimizden, ücretimizden keserek kar ediyorlar. Bankadan maaşını çekip işverene veren işçiler olduğunu duyuyoruz. Bizler talep etmeliyiz. Sonuçta biz üretiyoruz, biz tüketiyoruz.. Ürettiğimiz ürüne yabancılaşmadan, sağlıklı ürünler üretmeli ve tüketmeliyiz. Ayrıca tüketirkende örgütlenmeliyiz Şimdilerde sürekli dikkatimizi toplamaya, ayakta kalmaya çalışıyoruz. Çünkü biz belenmiyoruz, işkembemizi dolduruyoruz sadece. Gıdalarımızı iyi almış olsaydık bu türden ilaçlara ihtiyacımız olmazdı.

**BOSCH’ta kooperatif fikri nasıl ortaya çıktı?

Kooperatif 1991 yılında, doğrudan üreticiden ürün alarak işçilere ulaştırmak için kuruldu. Üreticiden alınan ürünlerde market fiyatı altına düşemiyorsun, zincir marketlerin alım gücü çok yüksek. Biz bakliyatta mesela piyasanın çok altındayız. Alım yaparken genellikle üreticilerle ilişki kurup, üretim alanlarını gezerek karar veriyoruz satın almaya. Amasia Kadın Kooperatifi’nden ürün aldık mesela, sadece tereyağını satabildik, diğer ürünlerin fiyatı marketlere göre yüksek olduğundan satamadık. Üreticiyi mağdur etmemek için iade etmeyip işçilere ücretsiz dağıttık. Üretim kooperatiflerinden ürün almaya çalışıyoruz ama tüm ürünleri de kooperatiflerde bulamıyorsunuz. Mesela çocuk bezi üreten kooperatif yok. Ayrıca kooperatiflerle karşılıklı iyi niyet çerçevesinde bir çalışma yürütmek lazım. Organik üretim yapıyorum diye fiyatı olabildiğince yükselten kooperatiflerde var. Bizim kooperatifin kurulma sürecinde sendika çok destek oldu. 4200 ortağımız var. Sendika kooperatifleşmeyi teşvik ediyor. Şu an fabrikada bulunan 4 marketimize kira, elektrik su gibi faturaları ödemiyoruz.

**İşyeri temsilcisi olarak yemeği beğenmediğinizde nasıl bir yol izliyorsunuz?

Genellikle yemekhanelerde oylama yapıyoruz. Oylama sonucunda değişsin kararı çıkarsa harekete geçiyoruz. Bir iki kişi istemiyor diye değiştirmiyoruz. Önce yemekçiyi denetlemeye gidiyoruz, hijyenik koşullar uygun mu bakıyoruz. Yemek tadımı yapan bizler olunca son durumda bizim kararımız geçerli oluyor.

**BOSCH Tüketim Kooperatifi’nde ortaklık katılım payı olarak 1 pay alıyoruz. O da 100 tl dir. Ayrıca bir aidat almıyoruz. Kooperatif dışındaki ortaklar postkartla yapılan alışverişlerde ortaklara sunulan indirim imkanlarından yararlanamıyor. Mesela biz BOSCH atletizm kulübüne sponsor buluyoruz onları istedikleri yere göndererek destek oluyoruz. Geçen Kasım ayınca 6 iş adamı ile konuştuk fabrikalarında kooperatif kurmaları için, kooperatif alanında yolsuzluk meselesi olacak diye dinlemediler bile bizi. Fabrikaya yük olarak görüyorlar kooperatifleri. Biz gelip açmayacağız, siz kendiniz açacaksınız sizin kooperatifiniz olacak dedik belki açarlar onlarda. Bizim postkartı anlattık üye olacak o işyerleri de…

**Zeytinyağının ve zeytinin iyisi nasıl anlaşılır?

**İş yerinde seçilen yemek karbonhidrat, yağ ve protein dengesine bakılarak seçilmeli. Herkes günde en az 20 gr et yemeli. Kalori miktarına göre yemek seçimi yapılmamalı, iki tane baklava korsun olur sana bol kalorili yemek. İş yerinde yogurt verilmemeli, başa bela, uyku getirir. Ama ne yazık ki protesin olmadığından menülerde pek ses edemiyoruz.

**İş yeri hekiminin ücretini işveren ödüyor o yüzden biz bazı bürokratik konuları aşamıyoruz. İş yeri hekiminin her çabası iş verene maliyettir. İş yeri hekimi yapmıyorsa bizler işçiler oalrak talep etmeliyiz. İşçiler olarak işverene dayatmalıyız. İş yerinde yemek içeriğine iş yeri temsilcisi karar veremez. Yemek yemek için zaman ayırmak, sakin yemek yemek, elleri yıkamak vb. gerekir. BOSCH, Devrek gibi örnekleri çoğaltmak lazım… Mesela sütlaçın konulduğu al kapların içi plastikle kaplanır deformasyon olmasın diye. Sütlaç bu kaba sıcak dökülüyorsa ısı plastiğin gıdaya karışmasına neden olur. Al folyo kapta bu tür yiyecekler tüketmemeliyiz. Yapılan yemek dışarda 4 veya 5 saatten fazla beklememeli, bozulma başlayabilir. Sıcak yemekler plastic kaplara konulmamalı. Özellikle al zehirlenmesi çok tehlikelidir ishal ve bağırsak bozulmaları yaşanır. Gündelik hayatta çoğu zaman farketmeyiz bile al zehirlenmesi yaşadığımızı…

Anket sunumundan satırbaşları;

74 kişi katıldı ankete. Ankete katılanlardan sadece 4’ü sendikalı. Katılanların çoğu doymak ile beslenmek arasındaki farkı biliyor. Ankete katılanlar arasında asgari ücretliler de var, 20 bin TL gibi yüksek maaşlar alanlarda var.

**Şu ana kadar ki sunumlardan tarım alanlarında, iş yerlerinde ve yaşam alanlarında neler yapılabiliri daha somutlayarak konuşsak iyi olacak…

**Ben Bağcılar’dan katılıyorum. Konu dışında olacak ama işçilerin barınma koşullarının iyileştirilmesi için yapı kooperatifleri de var mı? Sendikal mücadele ile İSİG mücadelesi bir bütün bana göre. Kooperatiflerinde kapitalizme karşı mücadele olmazsa tek başına çözüm olamayacağını düşünüyorum. Bizim iş yerinde mühendisle yemek şikayetlerini dinlemiyor, idare edin diyorlar. Havalandırmaya bakmıyor bile. Barkod sistemi getirdiler her işçi kendisi için belirlenen sürede o işi yapmak zorunda. İş yerlerin de hem sendikal, hem de de siyasi mücadele vermek gerekiyor. Ben merak ediyorum iş yerinde dağıtılan köpük bardaklar sağlığa zararlı mı? İş yerinde ki tuvalet sayısı yeterli mi?

** Verimli bir çalıştay oldu, ben bu tür çalıştayların devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben İSİG Meclisi gönüllülerindenim. Bir toplantımızda yüksekten düşen bir işçi ile ilgili video hakkında konuşurken bir arkadaşımız saat kaçta olmuş bu kaza, kahvaltı yapmış mı diye sordu. O zamana kadar bu konu üzerinde düşünmemiştik ama sonrasında beslenmenin işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerinde etkisi olduğu ortaya çıktı. Beslenme çalışma grubu da böyle kuruldu. Bir sendikanın yaptığı toplu iş sözleşmesinde 3 bin kalori yemek verilir yazıyor. Kalori meselesi işverenin sorunu bizim bakmamız gereken yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme yapılabiliyor mu. Devrek ve Bosch’a özel olarak teşekkür ediyorum. Deriteks’in bendeki yeri başkadır. İlk İSİG eğitimini burada vermiştik, bugünde burada deriteksli arkadaşlara verilen eğitim gibi oldu. Farklı sektörlerde bu çalıştayları yeniden yapmak gerekir.