Akın Birdal’la Köy-Koop Deneyimini Konuştuk

Geçmişten günümüze kooperatifçiliğin izlerini sürmeye başladığımız da kır yoksullarının kurduğu Köy-Koop deneyimini, önemli bir kooperatif pratiği olarak konuşalım istedik ve Köy-Koop deneyimini aktarması için Akın Birdal’ı, YerDeniz Kooperatifi’ne davet ettik. 1970’li yıllarda Ziraat Fakültesi’nden mezun olan ve 1977 – 1980 yılları arasında Köy-Koop’ta yöneticilik yapan Akın Birdal, bizi kırmayarak İstanbul’a geldi ve o günlerde yaşananları ilk ağızdan bize aktardı. Akın Birdal şimdiler de daha çok insan hakları mücadelesi veriyor ve İzmir’de yaşıyor.

1977 yılında yeni bir yapılanmaya giren Köy-Koop Maltepe’de bir bina alarak merkezini buraya taşıyor. O dönem kooperatifte eğitim, örgütlenme, basın – yayın ve halkla ilişkiler dairesi oluşturuluyor. Akın Birdal 1977 yılı Nisan ayında genç bir tarım mühendisi olarak Köy-Koop yöneticileri ile bir araya geliyor ve bu yapılanma içinde yer almayı kabul ediyor. Uluslararası Kooperatifler Birliği üyesi Köy-Koop’un ortak sayısı 2,5 milyonun üzerine çıkmış, 59 ilde birlik, 4.314 köyde kooperatif kurmuş. Akın Birdal o günleri, “Ortaklarımıza tohum, yem, gübre, makina / ekipman ve yakıt desteği veriyorduk. Sovyetler ve Doğu Bloku ülkeleriyle anlaşma yapmış, Romanya’dan traktör getiriyorduk. Traktörleri ülkedeki satış fiyatından 150 bin TL daha ucuza veriyorduk. Ortaklarımız ortak makina parkını kullanıyordu, akaryakıt istasyonlarımızdan yakıt alabiliyordu. Mesela o yıllarda Tekel sigara üretemiyordu biz Köy-Koop sigarası üretiyorduk. Sovyetlerle kültürel anlaşmalar yaptık, 4 üniversiteli arkadaşımızı yurtdışındaki Kibustlar gibi başarılı kooperatiflere gönderip deneyimlerini öğreniyorduk…”

O dönemler örgütlenme faaliyetlerine de hız verilir. 15 Günde bir Kırsal Gelişim dergisi, aylık Taban Gazetesi ve kooperatif içi haberleşme aracı olan ve üreticilerden, çalışmalardan bahseden 2 aylık Köy-Koop dergisi çıkarılır. Akın Birdal, “Siz ne anlatırsanız anlatın, köylü gördüğüne inanır. Bizler Taban Gazetesi aracılığıyla köylülere, işçi – köylü ittifakını anlatıyorduk, kır işçilerinin bilinçlerini yükseltmeye çalışıyorduk. Sovyet mücadelesindeki kolhozların, solhozların yeri biliniyordu biz de Taban Gazetesi’yle politik bilinç veriyorduk. Hızlı bir örgütlenme içindeydik, gece otobüs yolculuğu yapıyor, sabah ya bir kooperatifin açılışını yapıyorduk ya da bir kooperatif toplantısında oluyorduk,” diyor.

Kooperatif ortaklarının mali sorunlarını da çözmek için kollarını sıvamış. Kooperatif Bankası çalışmaları devam ederken maliye bakanı 1 gecede hisse senedi fiyatlarını yükseltip Köy-Koop’un çoğunluğunu düşürmüş. Akın Birdal o günleri şöyle anlatıyor; “24 Ocak kararlarının, bir darbe olmadan uygulanması mümkün değildi, o yüzden 12 Eylül darbesi geldi. Biz ise darbeden 4 ay önce Kooperatif Bankası kurmaya çalışıyorduk. 18 Aralık 1978’te Köy-Koop binası çıkışında, kooperatifin örgütleyicilerinden Akın Özdemir silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Faşist darbe geliyor diye aralarında Köy-Koop’un da olduğu 37 kitle örgütü anti-emperyalist, anti-militarist, anti şovenist Eylem Birliği oluşturduk. Köy-Koop’tan 5 arkadaş birlikte antifaşist mücadele vermek için Disk’e gittik. Bize siz gidin biz mücadele ederiz dediler sonra da darbe geldi. Darbeyle birlikte Köy-Koop’a kayyım atandı. Kooperatifin ekonomik, siyasi gücünü kendine rant olarak kullananlar bizi şikayet ettiler. Köy-Koop’un 7 yöneticisi ve 1 çalışanı Mamak Askeri Cezaevi’ne atıldı.”

“Neoliberal politikaların uygulandığı günümüzde kooperatiflerin demokratik, politik bir perspektifi olmalı, kır ve kent yoksullarının isyanlarını ortaklaştırmalı. Darbeden önce Disk’in 1 milyon 600 bin üyesi vardı, o dönemin dinamizmi egemen güçleri korkutuyordu, şimdi ben yaptım oldu deniliyor. Bugün yoksulluğun panzehiri köylerde tarımsal kalkınma, kentlerde hizmet ve tüketim kooperatifleridir,” diyen Akın Birdal “Savaşa karşı çıkmak gerekiyor. Savaş halklar için işsizlik, örgütsüzlük, ölüm ve zulümdür. Dünyada silahlanmaya ayrılan para CIPRI raporlarına göre 632 ila 640  milyar dolarken, 2018 de silahlanmaya ayrılan pay 1 milyar 700 bin dolar. 2019 yılı bütçesi daha açıklanmadı. Silah tekellerine kaynak aktarımı sebepsiz değil, sermaye birikim süreci Ön Asya üzerinden şekilleniyor. Meclis ne zaman açılsa ilk savaş tezkeresi getirilir. O meclisten insan haklarına, özgürlüğe dair ne çıkabilir ki? Ekonomi ve demokrasi birbiriyle ilişkili. İfade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı demokrasinin olmazsa olmazlarından. Türkiye uçurumun kenarında ama herkes kendi sokağında çalışıyor, dışarı çıkıp bir türlü birleşemiyoruz,” diyerek kooperatifçilik mücadelesinin insan hakları, barış, ekoloji, demokrasi mücadelesinin bir parçası olduğuna vurgu yaparak sözlerini tamamlıyor.

Söyleşimiz daha sonra katılımcılardan gelen sorularla devam etti.

Günümüzde kooperatifçilik nasıl olmalıdır?

Kooperatifçilik emeğine, paylaşmaya sahip çıkmaktır. Herşeyden önce bir pazarlama faaliyeti değil dayanışmadır kooperatifçilik. Kooperatifler şu anda ülkedeki ekonomi politikalarına karşı bir araya gelmeliler. Ülkede bir tek toprak yerli kalmıştı ona da Denizbank verdiği kredilerle el koydu.

Ürünlerinizi nasıl dağıtıyordunuz?

Biz kendi halk pazarlarımızla, kooperatif dükkanlarımızla halka ulaştırıyorduk ürünlerimizi. Kendi ürünlerimizi Birliğe yolluyor, Birliğin diğer ürünlerini de kooperatife getiriyorduk. Sadece kendi ortaklarımıza değil TMMOB, TÖBDER gibi demokratik kitle örgütü üyelerine de kooperatif kartı çıkarmıştık. Onlar da ihtiyaçlarını bizden karşılıyorlardı. Ayrıca hapishanelere de ürün yolluyorduk. Halk Tüketim Kooperatifleri bizden ürün alıp kendi çevrelerine dağıtıyorlardı.

Kooperatif eğitim çalışmaları nasıldı?

Eğitim konusunda; köylüler için görsel araçlar yaptık. Başarılı kooperatiflerin filmlerini, fotoğraflarını çekip eğitim toplantılarında ortaklarımıza gösteriyorduk. Pek bilinmez ama sinema bölümümüzde o dönemler Sinan Çetin çalışıyordu. SFM yani sinema fotoğraf merkezimiz vardı. Akademisyen arkadaşlar gelip ders veriyorlardı. Eğitim gezileri düzenliyorduk, başarılı kooperatifleri ziyaret ediyorduk.

Kooperatifin işleyişi nasıldı?

Emekçi işi, gönüllülük işi, inanç işi kooperatif çalışması. Kolektif bir üretim ve paylaşımı esas alıyorduk. Ürün üzerine çok az pay koyuyorduk.
Her birliğimizde 3 veya 5, halk pazarında 5 veya 6 arkadaşımıza istihdam sağlıyorduk.

Çevre mücadelesi hakkında neler söylersiniz?

Çevre mücadelesi çok önemli gerçekten. Ekoloji ölüyor. Ama hükümetin umurunda değil. Hükümet Amerikan savaş gemilerini Marmara ve Karadeniz’e sokmak için çılgın kanal projesini getirmek istiyor. Buna dur demek için biz imza verdik ama bu ülkede karşılığı var mı? Ekoloji, demokrasi mücadeleleri birbirine bağlı biri olmadan diğeri olmuyor.

Peki bundan sonra ne yapmak gerekir?

Öncelikle değişeceğine umut etmek gerekiyor. Dünyada Cumartesi Anneleri gibi sivil itaatsizlik örneği 76 örgütlenme var. Onlar gibi cesaretli olmak gerekiyor. Ve son olarak hayatın her alanında örgütlenmek gerekiyor. Bu ülkede Kürtlersiz, kadınlarsız ve gençlersiz bir demokrasi olamaz. Ezilenlerden, emekçilerden yana güçlü bir mücadele hattı örmeliyiz. Köylülerin yeniden köyüne dönmesini teşvik edici politikalar geliştirmeliyiz. En önemlisi de savaş politikalarına karşı çıkmalıyız.

Akın Birdal’la yaptığımız söyleşi; geçmişten günümüze deneyim aktarımının, mücadeleyi büyütmede ve geliştirmede ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkardı. Ele ele verdiğimizde mücadele ufkumuzun ne kadar büyüyeceğini gördük, yarınlara dair umudumuz arttı. Halen Köy-Koop üyesi kooperatifler üretmeye, deneyim biriktirmeye devam ediyorlar. Akın Birdal’a teşekkür ederek söyleşimizi sonlandırdık.