“Bir Dayanışma Ekonomisini Hayata Geçiriyoruz” – Belediye Bülteni
YerDeniz üreticiyle tüketiciyi buluşturan bir yapılanma. Kooperatifleşme fikri nasıl ortaya çıktı? Neden bir topluluk ya da platform değil de kooperatif?
SELMA EROĞLU-ELİF TANRIVERDİ: Gezi Direnişi sonrası kurulan mahalle forumlarında örgütlenme modelleri üzerine dünya genelindeki kooperatifçilik deneyimlerini araştırdık. Sonrasında farklı örgütlenme deneyimleri olan insanlar olarak 2018 yılı Aralık ayında bir araya geldik. Neoliberal politikalarla doğanın ve emeğimizin sömürülmesine, yoksullaşmaya karşı çıkmak için dayanışma temelinde gündelik hayatı birlikte örgütleyebileceğimiz ama aynı zamanda hayatlarımızı da idame edebileceğimiz bir çalışmayı var etmek istedik. Ardından “nasıl bir kooperatif istiyoruz” diye düşünmeye ve yazmaya başladık. İstihdam temelli, uluslararası literatürde işçi kooperatifi olarak tanımlanan modeli kendi koşullarımıza uygun şekilde kurmayı amaçladık. Daha eşitlikçi ve daha demokratik bir yapı olduğu için kooperatif modelini kendimize uygun bulduk. Hayallerimizi, yapmak istediklerimizi bir araya getirerek YerDeniz Sosyal İşletme ve Hizmet Kooperatifi’ni kurduk. Gıda, teknik elemanlar, geri dönüşüm, tamir-tadilat, kültür-sanat, yaşlı ve çocuk bakımı gibi alanlarda faaliyet yapmayı amaçlıyoruz. Gıda, çalışma alanlarımızdan sadece biridir. Kooperatif, kendi iç hukukunda daha özgür hareket etmemizi sağlayan ama aynı zamanda istihdam da yaratabilen bir dayanışma ekonomisidir. Toplulukları, platformları veya kooperatif örgütlenmelerini farklı ihtiyaçlara karşılık gelen mücadele araçları olarak görüyoruz, bizim ihtiyacımıza uygun olan yapı olması bağlamında kooperatifçiliği tercih ettik. Ayrıca yaptığımız işleri yasal bir zeminde yürütmemiz gerekliliği nedeniyle platform ya da topluluk olmak bizim için yeterli olmuyor.
Kentlerde temiz gıdaya ulaşmak giderek daha da zorlaşıyor mu sizce?
SELMA EROĞLU-ELİF TANRIVERDİ: İklim değişimi, pandemi koşulları, girdi maliyetlerinin artması, gıda borsası, gıda ithalatı, tarım üzerinde ki neoliberal politikalar vb. sebeplerle sadece kentliler açısından değil, köylüler için de doğal gıdaya ulaşmak gittikçe zorlaşıyor. Tüketim alışkanlıklarını bir tarafa koysak bile tarımsal üretimin ve kentlinin alım gücünün düşmesi gibi nedenlerle de temiz gıdaya ulaşmanın giderek zorlaşacağı günlerden geçiyoruz. Pandemi süreciyle birlikte bunu daha fazla hissetmeye başladık. Özellikle İstanbul gibi kendi gıdasını üretemeyen metropollerde lojistik hizmetleri aksadıkça kentlerin gıda ihtiyacının karşılanamaz olabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca her geçen sene gerek yasalar eliyle gerek ekolojik yıkım nedeniyle gerek maliyetlerin artması sebebiyle temiz gıda üretimi azalıyor. Ne yazık ki kapitalizm, yapısal krizlerini çözemiyor ve yeni krizlerin ortaya çıkmasını sağlıyor. 1970’li yıllardan beri uygulanan politikalarla nüfusun arttığı ve gıda kriziyle karşı karşıya olduğumuz söylendi. Buna çare olarak düşünülen endüstriyel, büyük ölçekli gıda üretimi toprağın, suyun, havanın büyük oranda kirlenmesine yol açtı. Bugün temiz gıda üretimi için direnen çiftçiler ürünü üretse bile hal yasası, market tedarik zincirleri nedeniyle ürününü kente ulaştırmakta zorluk yaşıyor. BM verilerine göre, bilge köylü küçük ölçekli tarımla kimyasal kullanılarak yapılan endüstriyel tarıma oranla bazı ürünlerde %50, bazı ürünlerde %120 daha fazla verim elde edilebiliyor. Bizler YerDeniz Kooperatifi olarak örgütlü köylüyle çalışarak bütün bir bölgenin toprağının, havasının ve suyunun temizlenmesini hedefliyor, doğayı sömürmeyen bilge köylü üretiminin temiz gıdaya ulaşmanın teminatı olduğunu düşünüyoruz.
Sizce yerelde temiz gıdaya erişim ve üreticilerle tüketicileri doğrudan buluşturmaya yönelik sivil inisiyatifler bir araya geliyor mu?
SELMA EROĞLU-ELİF TANRIVERDİ: Son zamanlarda üst birlikleri ve birlikte hareket eden yapıları sıkça duymaya başladık. Bunlardan biri de Kır Kent Ağı. Bizim de bileşeni olduğumuz bu ağda, kırda bulunan çeşitli üretici kooperatifleriyle kentte bulunan kooperatifler olarak üretimi ve tüketimi bir arada örgütlemeyi amaçlıyoruz. Ortak ihtiyaçlarımızı toplu karşılayacağımız bir mekanizma üzerine kafa yoruyoruz. Ağ ile birlikte Katılımcı Onay Sistemi perspektifiyle neyin, nasıl, ne kadar ve kim için üretileceğine birlikte karar verebileceğimiz yeni bir örgütlenme biçimi oluşturmaya çalışıyoruz. Kırda ve kentte yaşadığımız sorunlar birbirinden bağımsız değil ve bizler bir araya gelerek, örgütlenerek bu sorunları çözebiliriz diye düşünüyoruz.
Kent konseyleriyle ve yerel yönetimlerle işbirlikleriniz oluyor mu? Verimli bir sonuç almak için sizce neler yapılmalı?
SELMA EROĞLU-ELİF TANRIVERDİ: Yerel yönetimlerle doğrudan ve maddi bir ilişkimiz yok. Kendi öz gücümüzle kurulduk ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kadıköy Belediyesi Kent Konseyi Gıda Çalışma Grubu’nda çalışmalara (gıda paneli, gıda şenliği, beslenme hakkı çalıştayı, yerel kooperatif pazarları açılması vb.) katılıyor, İBB Üretici ve Kooperatifler pazarında pazara katılamayan kooperatiflere destek veriyor, mahalle muhtarlığıyla birlikte mahalle ölçeğinde yapılan çeşitli çalışmalar (depreme hazırlık, salgın günlerinde dayanışma gibi) yürütüyoruz. Bu tür çalışmalarda bağımsızlığımızı korumaya önem veriyoruz. Yerel yönetimlerden gelen her konuyu haftalık toplantılarda konuşarak karara bağlıyoruz. Yerel yönetimlerin bizim gibi taban örgütlenmelerine vergi indirimleri, depolama, lojistik, üretici ziyaretleri, üretici ve kooperatifler pazarlarının açılması, görsel ve işitsel medyada kooperatifçiliğin duyurulması, yaygınlaştırılması gibi konularda destek olmasının mali girdileri azaltacağını, kooperatiflerin tanınmasına ve bilinmesine katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Yine belediyelerin hizmet alım işlerini kooperatifler üzerinden gerçekleştirmesinin toplumsal faydayı büyüteceğine inanıyoruz.
Ürünleri depolamak ve dağıtmak ciddi bir lojistik gerektirmiyor mu? Nasıl organize ediyorsunuz?
SELMA EROĞLU-ELİF TANRIVERDİ: Depolama konusunda çok ciddi bir sorunumuz olmasa da ölçek büyüdüğünde ihtiyaçlarımızın da artacağını düşünüyoruz. Lojistik konusu ise, bizim için ciddi bir maddi kalem oluşturuyor. Birçok üreticimiz kargo şirketleriyle anlaşmalı ve son dönemlerde döviz kurlarındaki yükseliş kargo maliyetlerimizi çok artırdı. Kooperatifteki ürünlerin büyük bir kısmını kargoyla gelecek şekilde sipariş veriyoruz. Taze ürünlerimizden çiğ süt, sebze, süt ürünleri vb. üreticilerimiz tarafından teslim ediliyor. Bu konuda da kooperatiflerin iktisadi varlıklarının (ara depolar, nakliye araçları vb.) ürün maliyetlerini azalttığını gözlemliyoruz. Kâr amacı gütmeyen taşımacılık kooperatiflerinin yaygınlaşması veya yerel yönetimlerin bu konuda teşvik desteklerinin olması bizim gibi dayanışmayı esas alan kooperatiflerin girdi maliyetlerini azaltacaktır diye düşünüyoruz.
Ürün kriterleriniz nedir? Hangi ürünleri alıyorsunuz, neden?
SELMA EROĞLUELİF TANRIVERDİ: Yerel ve yadigâr tohumlarla kimyasal kullanmadan, doğayla ve dost üretim yöntemleriyle üretilmiş ürünleri tercih ediyoruz. Bunları seçerken örgütlü üreticileri, kadın kolektiflerini önceliyoruz. Bazen tüm kriterleri karşılamayan ancak mevsimlik tarım işçisi olmayı reddedip kendi yerelinde üretim yapmak isteyen bir kolektifle ilişki kurmayı da önemsiyoruz. O nedenle her üreticiyi kendi içinde değerlendirmek, toplumsal dayanışmayı ve mücadele ufkumuzu genişletmek için çaba sarf ediyoruz.
Kaynak: https://chp.azureedge.net/f5971e746f524871a14cf3adb6c1db4e.pdf sayfa:14