YerDeniz büyücüleri iş başında: “Hata yapmaktan korkmuyor birlikte öğreniyoruz”
Nilgün Kutal nilgunkutal@gmail.com
YerDeniz Kooperatifi, kent yoksulları ile kır yoksullarını birleştiriyor. Kadınların kırsalda üretim ilişkilerini yeniden şekillendirmesinde katkıda bulunuyor. Lgbti+ lar için şugar mekan olurken bir yandan da mahallenin pandemide nefes alan arka bahçesi oluyor. YerDeniz’i, YerDeniz’in kadınlarından Selma’dan dinleyelim
Merhaba sizi ve YerDeniz Kooperatifi’ni tanıyabilir miyiz? Kuruluş süreciniz ve örgütlenme biçiminiz nasıl şekillendi?
Merhaba, ismim Selma Eroğlu. Yerdeniz Kooperatifi kurucu ortaklarındanım. Yerdeniz Kooperatifi 13 Nisan 2019’da kuruldu. Aşağı yukarı kooperatife emek veren on altıya yakın kişi var… İkisi dışında gönüllülerimizin çoğu kadın. Erkekleri de genelde taşıma, nakliye gibi konular için seçtik. Onlara diyoruz size pozitif ayrımcılık yaptık diye. Gülüyorlar. Ama tanıdığımız kadın kooperatiflerinde durum neredeyse böyle. Devrek Kooperatifi’ni ziyaret ettiğimizde oradaki kadınlar bir erkek ortaklarını taşıma ve nakliye için seçtiklerini söylemişlerdi, biz de onlardan feyz aldık.
Kooperatifimizin temeli Gezi direnişine dayanıyor aslında. 2013 Yılındaki Gezi eylemlerinden sonra, Yoğurtçu Park forumunda kurulan atölyelerden biri de aktif politika atölyesi idi. Orada Gezi direnişini ortaya çıkaran nedenleri analiz ettik ve bunları üç ana başlıkta toparladık. Talanın artması, otoriterleşmenin artması ve bizim örgütsüzlüğümüz idi ortaya çıkan başlıklar. Birkaç grup kurduk, bu konuları derinlemesine inceledik, o gruplardan biri de örgütlenme modelleri üzerine idi. Kooperatifler de örgütlenme modellerinden biriydi aslında. O dönem Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Rojava gibi pek çok modeli araştırdık. Seferihisar gibi yerel belediyecilik örneklerine baktık. Park forumlarında bu çalışmaları anlattık ve kendi yerelimizde bunu nasıl yapabiliriz tartışmaya başladık. Sonrasında mahalle dayanışmalarında ekolojik pazar tartışmaları, kooperatifçiliğe evrildi ve pratik süreci örmeye başladık.
Farklı alanlarda çalışan, içlerinde kooperatifçilik konusunda deneyimli olan bir ekiple birlikte YerDeniz Kooperatifi’ni kurmuş olduk. Kooperatifi kurarken yapmak istediğimiz her şeyi içine alan bir ana sözleşme yazdık, bütün hayallerimizi ekledik. Bakanlıkta bizim kooperatif tipi sözleşmelerde olmayan bir isim vererek sosyal işletme ve hizmet kooperatifi dedi. Ana sözleşmemizde dayanışma bankası da var, yenilebilir enerjide var, geri dönüşüm de var. Gönüllülerimizin ağırlıklı bir kısmının mimar, mühendis olmasından kaynaklı teknik elemanlar çalışmamız da var. En iyi bildiğimiz alan gıda olunca oradan başlayalım dedik.
Şimdi dörtlü bir yapıyız aslında… Yeldeğirmeni’nde ve Göztepe’de gıda kooperatiflerimiz var. Teknik elemanların bir arada olduğu YerDeniz Atölye var. Bir de Kuzguncuk’ta açmaya çalıştığımız bir gıda kooperatifi daha var. Her bir çalışma kendi içerisinde özerk, kendi kararlarını alabiliyor, ileride isterse ayrılabilir, mali ve idari olarak YerDeniz Kooperatifi’ne bağlı tüm çalışmalar. Kooperatif modelimiz herkesin gelip çalışabileceği, farklı pek çok alanı içinde barındıran, kapsayıcı bir model. Yeni kooperatif kurmak isteyen gruplarla da modelimizi paylaştık, başka sosyal işletme ve hizmet kooperatifleri de kuruldu süreç içerisinde.
Kooperatif modelimizi herkesin kendini burada var edebileceği bir yapı olarak düşünüyoruz. Şimdilik kent yoksulları ve kır yoksullarını bir araya getirmek, özellikle de kadın kooperatifleri ile birlikte çalışarak kadın yoksulluğunu önleyecek bir mekanizmayı kurmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki bu ekonomik krizler kentte yaşayanların alım güçlerini düşürdü. Kent yoksullarına hem tam zamanlı hem emek zamanlı bir istihdam sağlayabilmenin yollarını arıyoruz. Kooperatifi hem dayanışmacı ekonomik bir model olarak, hem bir örgütlenme alanı olarak hem de herkesi bir araya getiren sosyal bir yapı gibi görüyoruz.
Herkes her işle ilgileniyor
Kooperatif’deki arkadaşlar olarak daha önce patronlu işlerde çalışıyordunuz… Şimdi patronsuz bir emek sürecindesiniz. Peki ikisinin arasındaki farkları bize anlatabilir misin? YerDeniz Kooperatifi başka bir dünya mümkünün neresinde ?
Özellikle patronlu yapılarda biraz daha rahatsın aslında, uzmanlaşmayla birlikte işin bütün boyutuyla ilgilenmiyorsun, kendinle ilgili kısımlarla ilgileniyorsun. Ama burada biz, herkesin her işle ilgilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. İşler konusunda uzmanlaşmaya karşıyız ve kendi aramızda rotasyon uyguluyoruz. Birisi sadece mali işleri öğrensin, sırf ona baksın değil, en fazla dokuz ay sonra mali işleri bıraksın, ürün – üretici çalışsın istiyoruz. Dolayısı ile aslında o işi, patronlu yapıdaki gibi monoton, insanı sıkan, geren yapısından çıkarıp, herkesin kendini daha rahat hissedeceği, hata yapmaktan korkmayacağı bir modeli kurgulamaya çalışıyoruz. Ayrıca kapitalist bir sistemde dayanışmacı bir ekonomiyi hayata geçirmeye çalışarak risk alıyorsun. İşlerin oturması, kirasını, vergisini vb. giderlerini karşılaması, bir yandan bağımsızlığını koruyarak fon vs. almadan işleri sürdürmek kolay olmuyor tabii. Ücretli çalışan olsan bunları pek düşünmezsin. Kooperatif dükkanı hafta içi saat 12.00 ile 20.00 arası hizmet veriyor. Bu ay hafta sonları kapatalım, İBB’nin açtığı üretici ve kooperatifler pazarına daha çok emek verelim dedik. Çalışma saatlerimizi kendimiz belirlediğimiz için bizi yormayacak, bizi üzmeyecek bir şekilde yapıyoruz ve böylelikle Kooperatif’e severek, isteyerek geliyoruz. Ayrıca burada dostane bir ortam var, hata yapmaktan korkmuyoruz, birlikte öğreniyoruz. Tüm kararlarımızı konsensüsle alıyoruz, bir kişinin bile itirazı dikkate alınıyor burada.
Başka türlü bir dünya mümkün derken toplumsal cinsiyet de, emek ilişkileri de giriyor bunun içine… Kendi ekonomimizi nasıl dayanışmacı bir temelde oluşturacağımız da, üreticilerle, doğayla kurduğumuz ilişkiler de giriyor bunun içine. Başka bir dünyayı tek başımıza değil elbette kır ve kent yoksullarının bir araya gelerek var edebileceğini düşünüyoruz. Bunu da biraz ete kemiğe büründürerek Kır Kent Ağı’na katıldık. Ortak sorunlarımıza ortak çözümler arıyor, kırla kenti nasıl yakınlaştırabileceğimize kafa yoruyoruz. Ağın bileşenlerinden herhangi birinin derdinin hepimizin derdi olduğunu düşünerek yol almaya çalışıyoruz.
Temiz gıdaya adil fiyatlarla ulaşmak
Gezi sonrası forumlarla iyice gün yüzüne çıkan ve popüler olan bir mevzu var. Organik beslenme… Doğa bilinci ekseninde kırsala bir dönüş hali var. Her gün yeni bir yer açılıyor ürün satan. Ama fiyatlara bakınca bunun bir yanının da sınıfsal bir hale büründüğünü de tartışıyor çevreler. Kent yoksulları ile kır yoksullarını bir araya getiriyorsunuz. Siz YerDeniz Kooperatifi olarak ürün fiyatları konusunda neler yapıyorsunuz? Kent yoksulluğunun git gide arttığı, ekonomik krizin iyice patladığı şu dönemde?
Gıda fiyatlarını gerçekten çok önemsiyoruz. Aracıyı ortadan kaldırmamızın temel sebeplerinden birisi bu. Hem üreticinin emeğinin karşılığını alması hem de kent yoksullarının sağlıklı, temiz gıdalara adil fiyatla ulaşması için çaba sarf ediyoruz. Kooperatif dükkanında satılan ürünlerin üzerine yüzde 18 gibi bir oran koyuyoruz biz. Bu oranda dükkan kirası, vergiler, faturalar vb. masrafları karşılamak için. Zaman zaman satış fiyatlarımızı büyük zincir marketlerdeki fiyatlarla karşılaştırıyoruz, bazı ürünlerde fiyat farkımız olsa bile çoğu üründe neredeyse aynı fiyatlar çıkıyor karşımıza. Kooperatiften alınan her bir ürünün yüzde 80’i doğrudan üreticiye gidiyor. Üreticinin, kendi yerelinde üretimine devam etmesine olanak sağlamış oluyoruz. Ürünlerimizin nasıl üretildiğini biliyor, doğrudan üretim süreçlerine dahil olabiliyor, üretici ile daha dostane ilişkiler kurabiliyoruz. Katılımcı Onay Sertifikasyon sistemini hayata geçirirken, neyin, nasıl, ne kadar ve kim için üretileceğine birlikte karar verebiliyoruz. Ön ödemeli ürün alarak ürünün daha uygun fiyatlı olabilmesini sağlayabiliyoruz. Ancak ürün fiyatlarının buradaki en yoksulun bile alabileceği bir seviyeye gelmesi için, bu çalışmaların biraz daha yaygınlaşması gerekiyor. Şu anda İstanbul’da kurulan kooperatiflerin sayısı otuz beş civarı. İstanbul’un nüfusunu düşünürsek bu sayı oldukça yetersiz. Üretici gönderdiği ürünlerin belki yüzde otuzunu böylesi kolektif, dayanışmacı yapılarda eritebiliyor. Geri kalanını maalesef marketlere ve yereldeki tüccarlara satmak zorunda kalıyor. Dolayısı ile bizim gibi çalışan yapıları ne kadar arttırabilirsek, ürün fiyatlarını da düşürebileceğimize inanıyoruz. Bu sınıf temelli çalışmalardan biri de İBB’nin kurduğu üretici ve kooperatifler pazarı. İBB, İstanbul’un çeperinde tarımı yeniden ayağa kaldırmak, yeni bir gıda rejimi tesis etmek amacıyla yola çıktı. İstanbul’un ilçelerinden on birinde tarım yapılabilir arazilerin olduğu tespit edildi. İBB üreticilere çeşitli eğitimler verdi, fide ve gübre dağıttı ve ürettikleri ürünler için bu pazarların açılmasına vesile oldu. İleri de toprak ve su analizleri yapılarak üreticilerin temiz üretime geçişlerinin sağlanacağı uzun vadeli bir proje bu. Biz de bu pazarlarda Anadolu’daki çeşitli kadın kooperatifleri için dayanışma amaçlı tezgah açıyor, onlar adına onların ürünlerinin İstanbul halkıyla buluşmasını sağlıyoruz. İstanbul genelinde açılan bu pazarların sayısının artması ve yaygınlaşmasının, fiyatları aşağı çekebileceğini düşünüyoruz.
Kooperatifler ihtiyaç temelli olmalı
Kooperatiflerin sayısı artarken kadınlar bu yapının neresinde yer alıyorlar ?
Evet son dönemlerde çok fazla kooperatif açıldı. Hani bu bazen beni de korkutuyor. Mevcut iktidar partileri, muhalefet partileri aracılığıyla, belediyeler üzerinden kooperatifler açılıyor. 80’lerde yapı kooperatiflerinin başına gelenler, kooperatifçiliğin uzun süre tukaka edilmesine yol açmıştı, şimdi gıda kooperatifleri için benzer bir süreç söz konusu. Kooperatifler, ihtiyaç temelli açılmadığı sürece varlığını devam ettirmesi ve bağımsızlığını koruması çok zor. Özellikle siyasi yapılar eliyle açılıyorsa kooperatif, teşviklerle, desteklerle ayakta kalabiliyor ve bu destekler kesildiğinde ne yazık ki ayakta kalamıyor. Dolayısıyla bunu aşabilecek, kendi öz gücüyle var olabilecek yapıları geliştirebilirsek çok daha iyi olacak diye düşünüyorum. Kırdaki kadınların kendi ekonomik bağımsızlığını sağlamak için kadın kooperatifleri açılıyor ama ne yazık ki kadın kooperatifleri erişte, tarhana, reçel üçgeninden ileriye gidemiyor. Kadınlara biçilen mevcut roller, kooperatifçilikle de devam ediyor. Kadın evde tarhanasını yapar, reçelini yapar ve bunu kooperatifte de yapar, satar mantığı var. Herkes aynı şeyleri üretince, üretilen ürünlerin değerleri hakkettiği yeri bulamıyor. Biz mesela Kooperatif dükkanında aynı üründen ancak iki ya da üç kooperatife yer verebiliyoruz. Dört, beş çeşit erişte rafa koyamıyoruz mesela. Kendi yerelinin dinamiklerine göre üretim sürecinin belirlendiği, ihtiyaç temelli kadın kooperatiflerinin olması bu kısır döngüyü aşacaktır diye düşünüyorum.
Ürün alırken kadın kooperatiflerini tercih ediyoruz
Üreticiden ya da diğer kooperatiflerden ürün alırken neleri gözetiyorsunuz?
Bazen ürün üzerinden üretici arıyoruz, bazen de üreticinin ürünleri üzerinden değerlendirme yapıyoruz. Mesela mercimek alacağız, eğer üretici örgütlü üretici ise kadın kooperatifi ise tercih nedenimiz oluyor. Kırda ve kentte örgütlenmenin ürünün sürekliliğinin sağlanmasında önemli olduğunu düşünüyoruz. Eğer ürünle ilgili örgütlü üretici yoksa, küçük aile işletmelerinden ürün alabiliyoruz. Orada da mesela gelir yönetimini kim yapıyor, kadın, çocuk ve doğa sömürüsü var mı gibi kriterlere bakıyoruz. Bir ürün üretici formumuz var. O formumuzda üretim süreçlerinden, üretimin geri planındaki sorulara değin pek çok soru soruyoruz. Bizler aslında üretim süreçlerine yabancılaştık, anlamaya, doğru soruları sormaya çabalıyoruz. Kaç metre kare arazide üretim yapıyorsun? Ne üretiyorsun? Nasıl üretiyorsun? Hangi gübreyi kullanıyorsun? Kullandığın bir tarım ilacı var mı? vb. sorular sorarak üreticinin beyanını esas almış oluyoruz. Bütün bu soruları sorduktan sonra gelen cevapları kolektif toplantılarımızda değerlendiriyoruz. Üreticiyle çalışma kararını ortaklaşarak veriyoruz. Bazen tüm bu kriterlerin dışında çalışma kararı verdiğimiz üreticiler de oluyor. Mesela Güleçköy de mevsimlik tarım işçisi üç aile bir araya geliyorlar. Bölgenin niteliğinden dolayı şirket kuruyorlar ve mevsimlik tarım işçisi olarak başka bölgelere gitmek yerine kendi yerellerinde üretim yapıyorlar. Biz bu tür oluşumları da destekliyoruz çünkü mevsimlik tarım meselesi hepimiz için can yakıcı bir nokta.
Bir kadın birimimiz var
Hemen hemen hepsi kadın emeği üzerinden şekillenen bir üretim süreci ve ilişkisi olan gıda alanında YerDeniz Kooperatifi’nin kadın mücadelesi ile ilgili tutumu nedir? Ortak sözünüz var mı?
Bizler hepimiz kadın özgürlük mücadelesinin içinde yer alan kadınlarız. O yüzden kendi modelimizde kadınlarla ilgili konuları kadın hareketinden aldığımız ilhamla kendimiz yazdık. Mesela kadınlara yönelik suçlarda, kadın beyanı esastır diyoruz. Bir kadın birimimiz var. Kadınlara ilgili meseleleri kadınlar olarak konuşuyoruz sonucu kooperatife deklere ediyoruz, erkeklerle tartışmıyoruz. Diyelim ki bir taciz vakası var, kadınlarla hızlıca toplanıp karar alıyoruz ve direk uyguluyoruz. Kınama, uzaklaştırma gibi çeşitli yaptırımlarımız var. Ayrıca Kooperatifimiz LGBTİ+ lar için dost mekanlardan birisi. Şugar mekanız. Üretici ziyaretlerimiz de kadınlarla ayrı toplantılar yapıyoruz. Sorunlarımızı sadece kadınlar olarak konuşmaya, birbirimizden öğrenmeye çalışıyoruz. Kadınlar arasında dayanışmayı yükseltiyoruz.
Kadın kooperatiflerinin sorunlarına yaklaşımınız nedir? Birlikte çözdüğünüz sorunlar oluyor mu?
Tabii ki. Mesela Devrek Kooperetifi buğdaylarını un haline getirmek için güneş enerjili taş değirmen yaptı. Güneş panelleri kurulurken bir enerji kooperatifinden destek almışlar. Fakat enerji kooperatifi kadınlarla sözleşmeleri imzalamış, güneş panellerini kurmuş ama enerji müsaadelerini almamış. İş bitmeden ücret talep etmiş. Enerji müsaadeleri konusunda bize başvurmuşlardı. Biz de elektrik mühendisi bir arkadaşımızla konuşarak, enerji müsaadelerinin alınması konusunda destek olduk. Onun dışında Defne Kooperatifi’ne etiket konusunda elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık. Bir keresinde kooperatiflerinin kapısı kırılmıştı, etiketleri yırtılmış, zarar görmüştü, bize ürün yollayamadılar. Açıkçası ben kadınların ekonomik olarak güçlenmesini istemeyen erkeklerin bu saldırıyı yaptığını düşünüyorum. Kadınları zor bir durumda bırakmaya çalıştılar. Çünkü kadınlar ekonomik ve dayanışmacı bir modeli geliştirdiler. Ürün üretiyor, kendi ekonomilerini yapabiliyorlardı. Kadınların bir kısmı hiç okuma yazma bilmiyor. Kadınların kendi ayaklarının üzerinde durması, kendi ekonomilerini kurması muhtemelen erkeklerin zoruna gitti.
Bahsettiğimiz üzere kooperatiflerin yüzü kadın aslında. Bu patriyarka için tehlike oluşturuyor diyebilir miyiz? Kadın emeği sömürülebilen bir şey ve kadınların kendi emeklerini kendi için kullanması yerelde erkeklerin zoruna gidiyor olabilir mi?
Kadınların ekonomik olarak orada kendini var etmesi, oradaki erkekler için korkulu bir rüya. Elbette ki erkekler iktidar alanlarını kaybetmek istemiyorlar.
Pandemide bir sohbet mekânı oldu
YerDeniz hayalleri ile yola çıkmış bir kooperatif. Hayallerinize ne kadar yaklaştınız ve önünüzü görebiliyor musunuz?
Çok yaklaşamadık aslında. Gıda alanında belli bir yere geldik fakat bu sene yaşanan kuraklık, iklim değişimi ile gıda üretiminin ileriki dönemlerde neye evrileceğini hiç birimiz bilmiyoruz. Çok ciddi belirsizlikler var. Çünkü mevsim döngüleri değişti. Eskiden Haziran’da hasat edilen ürünler şimdi Ağustos’ta çıkmaya başladı. Bir sonraki aşamada ne olacak onu bilmiyoruz. Gelecekte, biz herkesin emeğinin karşılığını alabildiği, güvenceli çalışmayı sağlayabildiğimiz, bir yapıyı hayata geçirmeyi düşünüyoruz. Teknik elemanlar olarak halktan yana bir mimarlık, mühendislik yapmak istiyoruz. Kooperatif mekanlarının sosyal mekanlar haline gelmesini istiyoruz. İnsanların hem gelip gıdasını alabildiği, hem de sosyalleşebildiği bir mekan olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Mesela pandemide burası öyle bir alan oldu ve pek çok insanı rahatlattı. Evde kalmanın, sürekli yalnızlığın bir panzehiri gibi oldu burası. Kooperatif birlikte sohbet ettiğimiz, çay içtiğimiz ve pandeminin getirdiği o kapalılık halini birlikte aştığımız bir yer oldu. Çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi diğer faaliyet alanlarını devreye sokmak istiyoruz. Pandemiden önce mahalleli ile burada birlikte turşu kurduk. Mahalleyle bağını güçlendiren ve insanlara o bilgi paylaşımını sağlayabilecek alanı hep birlikte geliştirmek istiyoruz. Şimdi her şey ücretli oldu. Burada bilginin de aslında paylaşılabilir olduğunu göstermekte istiyoruz. Bizim üreticilerimiz buraya geldiler, peyniri, balı anlattılar. Bu tür paylaşımları daha da artırabileceğimiz ve gıdaya olan o yabancılaşmayı ortadan kaldıracak, ekolojiye olan yabancılaşmayı ortadan kaldıracak, başka türlü bir dünyayı mümkün kılacak yapıları geliştirmek istiyoruz. Herkese söylüyorum. Kooperatifçilik hayallerle sınırlı bir şey. Bizim hayallerimiz de ufkumuz da çok geniş.
Tüm bu imkanların yanı sıra zorluklarımız da var elbette. Mesela kooperatiflerin ticarileşmesi meselesi var. Bunu nasıl aşabiliriz? Kadın kooperatiflerini nasıl geliştirebiliriz? Kooperatifleri siyasetlere bağımlılık ilişkisinden nasıl çıkarabiliriz? Bunların hepsini tartışıyoruz, geliştirmeye çalışıyoruz.
Dayanışmayı güçlendirdik
Son olarak küçük bir kooperatif anını paylaşmanı istesek …
Mesela pandemi dönemi üreticileri zor durumda bıraktı. İBB üretici ve kooperatifler pazarı tam o dönemde açıldı. İstanbul’a gelemeyen kooperatiflerle birlikte ortak bir model geliştirdik ve dayanışmayı güçlendirelim istedik. Sonra kadın kooperatiflerinden biri sayenizde borçlarımızı ödedik dedi. Onların hayatına dokunmuş olmak beni sevindirdi gerçekten. Bir diğer anım, Şahin Yurdu Kooperatifi’yle ilgili. Başlangıçta zeytin ararken internetten bulduğumuz bir kooperatifti. Ellerinde ürün yoktu, biz altı ay onlardan ürün alamadık. Birlikte çalışmaya başladıktan sonra, biz herkese onları tavsiye ettik ve bugün bu kooperatif oldukça gelişti, bütün bir köy onları parmakla gösteriyor, bölgede model oldu. Hakikaten iyi bir iş yapmışız diyoruz. Sonuçta sen temas etmiş oluyorsun. O temasın karşılığında da bir köyde ki değişimi görüyorsun, bu mutluluk verici. Gittiğimizde, tüm köy bizi, bizden ilk ürün alanlar, bizi İstanbul’a tanıtanlar diye gösteriyorlar. O insanları tanıtmanız bir model haline getirmeniz bile dayanışmayı büyütüyor.