Bir dayanışma ekonomisi: YerDeniz Kooperatifi
Kooperatifimiz LGBTİ+’lar için dost mekanlardan birisi. Şugar mekanız. Üretici ziyaretlerimizde kadınlarla ayrı toplantılar yapıyoruz. Sorunlarımızı sadece kadınlar olarak konuşmaya, birbirimizden öğrenmeye çalışıyoruz.
Kooperatifimizin temeli Gezi direnişine dayanıyor aslında. 2013 yılındaki Gezi eylemlerinden sonra Yoğurtçu Parkı forumunda kurulan atölyelerden biri de aktif politika atölyesi idi.
Orada Gezi direnişini ortaya çıkaran nedenleri analiz ettik ve bunları üç ana başlıkta toparladık. Bu başlıklar talan, otoriterleşme ve örgütsüzlük idi.
En bildiğimiz alan: Gıda
Birkaç grup kurduk ve bu konuları derinlemesine inceledik. Örgütlenme modelleri başlığının alt başlıklarından biri ise kooperatiflerdi. O dönem Sovyetler Birliği, İspanya, Yugoslavya, Rojava gibi pek çok modeli araştırdık. Seferihisar gibi yerel belediyecilik örneklerine baktık.
Park forumlarında bu çalışmaları anlattık ve kendi yerelimizde bunu nasıl yapabiliriz konusunu tartışmaya başladık. Sonrasında mahalle dayanışmalarında ekolojik pazar tartışmaları kooperatifçiliğe evrildi ve kooperatif çalışmasının pratik sürecini örmeye başladık.
Farklı alanlarda çalışan, içlerinde kooperatifçilik konusunda deneyimli olan bir ekiple birlikte YerDeniz Kooperatifi’ni kurduk. Kooperatifi kurarken yapmak istediğimiz her şeyi ve hayallerimizi eklediğimiz bir ana sözleşme hazırladık. Bakanlıkta bizim kooperatife sözleşmelerde olmayan bir isim verdi.
Böylelikle resmi adımız S.S. YerDeniz Sosyal İşletme ve Hizmet Kooperatifi oldu. Ana sözleşmemizde dayanışma bankası da var, yenilebilir enerji de var, geri dönüşüm de, yaşlı ve çocuk bakımı da var. Gönüllülerimizin ağırlıklı bir kısmının mimar, mühendis olmasından kaynaklı teknik elemanlar çalışmamız da var. En iyi bildiğimiz alan gıda olunca çalışmaya buradan başladık.
Nasıl çalışıyoruz?
Aslında dörtlü bir yapıyız… Yeldeğirmeni, Göztepe ve Kuzguncuk’ta gıda kooperatiflerimiz var. Yine Kuzguncuk’ta teknik elemanların bir arada olduğu YerDeniz Atölye var. Her bir çalışma kendi içerisinde özerk, kendi kararlarını alabiliyor, ileride isterse ayrılabilirler. Şu anda mali ve idari olarak YerDeniz Kooperatifi’ne bağlı bu çalışmalar.
Kooperatif modelimiz herkesin gelip çalışabileceği, farklı pek çok alanı içinde barındıran kapsayıcı bir model. Yeni kooperatif kurmak isteyen gruplarla da modelimizi paylaştık, başka sosyal işletme ve hizmet kooperatifleri de kuruldu bu süreçte.
Kooperatif modelimizi herkesin kendini burada var edebileceği bir yapı olarak düşünüyoruz. Şimdilik kent yoksulları ve kır yoksullarını bir araya getirmek, özellikle de kooperatiflerle birlikte çalışarak kırda ve kentte birlikte örgütlenebileceğimiz bir mekanizmayı kurmaya çalışıyoruz. Yaşadığımız ekonomik krizle birlikte kentte yaşayanların alım güçleri düştü. Kent yoksullarına hem tam zamanlı hem emek zamanlı bir istihdam sağlayabilmenin yollarını arıyoruz.
Kooperatifi hem dayanışmacı ekonomik bir model olarak hem bir örgütlenme alanı olarak hem de herkesi bir araya getiren sosyal bir yapı gibi görüyoruz.
Kooperatifte herkesin her işle ilgilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. İşler konusunda uzmanlaşmaya karşıyız ve yapılacak işler ile dükkan nöbetlerinde rotasyon uyguluyoruz.
Kooperatif işleyişinde çeşitli birimlerimiz var. Mali birim, ürün-üretici birimi, iletişim birimi gibi birimlerde ön çalışmaları yapıp, kararları haftalık toplantılarda konsensüsle alıyoruz. Konsensüsle karar alamadığımız durumlarda konuyla ilgili çalıştaylar düzenliyoruz ve birbirimizi ikna etmenin yollarını arıyoruz. Ayrıca kendi aramızda yaşadığımız sorunlarla ilgili de iç sorunlar toplantısı yapıyor, sorunları zamana yaymadan çözmeye çalışıyoruz. Birlikte öğrenerek ve her bir süreçten güçlenerek çıkmaya gayret ediyoruz.
Her bir kooperatif dükkanının kendi yereline uygun bir çalışma saati var. Mesela Yeldeğimeni’nde bulunan kooperatif dükkanı hafta içi ve cumartesi günleri saat 12.00 ile 20.00 arası hizmet veriyor.
Pazar günü kapalıyız. Çünkü pazar günleri İBB’nin açtığı üretici ve kooperatifler pazarına katılıyoruz. Farklı illerden her hafta İstanbul’a gelemeyen kooperatifler adına dayanışma amaçlı tezgah açıyoruz. Çalıştığımız tüm alanlarda aracısız çalışmak en temel ilkelerimizden. Hem üreticinin emeğinin karşılığını alması hem de kent yoksullarının sağlıklı, temiz gıdalara adil fiyatlarla ulaşması için çaba sarf ediyoruz.
Kooperatif modelimizde kadınlarla ilgili konuları kadın hareketinden aldığımız ilhamla kendimiz yazdık. Mesela kadınlara yönelik suçlarda, “Kadının beyanı esastır” diyoruz.
Bir kadın birimimiz var. Kadınlarla ilgili meseleleri kadınlar olarak konuşuyoruz, sonucu kooperatife deklere ediyoruz, erkeklerle tartışmıyoruz. Diyelim ki bir taciz vakası var. Kadınlarla hızlıca toplanıp karar alıyoruz ve direkt uyguluyoruz. Kınama, uzaklaştırma gibi çeşitli yaptırımlarımız var.
Ayrıca kooperatifimiz LGBTİ+’lar için dost mekanlardan birisi. Şugar mekanız. Üretici ziyaretlerimizde kadınlarla ayrı toplantılar yapıyoruz. Sorunlarımızı sadece kadınlar olarak konuşmaya, birbirimizden öğrenmeye çalışıyoruz.
Kooperatif olarak neler yaptık?
Birlikte öğrenmeyi önemsiyor, bilmediğimiz konularda çevremizle açık ilişki kuruyoruz. Bilginin alınır satılır bir meta değil paylaşılabilir bir şey olduğunu düşünüyoruz. Atölyelerimizi ücretsiz olarak yapıyoruz. Kooperatif gönüllülerinin özne olmasını sağlamaya çalışıyor, katılımcılığı artırmaya çalışıyoruz. Okuma ve öğrenmeye karşı mesafeli olunmasına rağmen içe dönük birlikte öğrenme süreçleri örgütlüyoruz.
Üreticilerle dayanışma ve güven temelli bir ilişki kurmayı önemsiyor, sorunlar olduğunda nasıl olumlu bir hale getirebiliriz diye düşünüyoruz.
Üretici ödemelerini aksatmadan yapabileceğimiz süreçler üzerine kafa yoruyoruz. Üreticiye hiçbir ürünü geri göndermeme konusunda çabamız var. Ürünü satmaktan ziyade ürünün üretim süreçlerine tüketicileri dahil etmeye çalışarak yarı-üretici olmalarını önemsiyoruz.
Farklı toplumsal kesimlerle dayanışma ilişkileri sürdürüyoruz. Hak mücadelesi yürüten işçilere gıda desteği sağlıyor, şiddete uğrayan kadınlarla dayanışma ilişkileri geliştiriyoruz. Birçok kooperatifin kuruluş sürecine aktif destek vererek ana sözleşmemizi kendilerine verdik. Temiz gıdayı sadece pestisit kullanımı ile ilgili görmüyoruz. Adapazarı’nda saldırıyı uğrayan Kürt işçilerin yanında olduğumuzu kamuoyuna deklere ettik. Mevsimlik işçi olarak başka bölgelere gitmeyip yaşadıkları bölgede kooperatif ya da kolektif bir örgütlenme geliştiren kadın örgütlenmeleri ile dayanışmayı önemsiyoruz.
İnternet sitemiz ile bugüne kadarki bilgi birikimimizi ve deneyimimizi ortak kullanıma açtık. Dünyada alanımızla ilgili örgütlenmeleri takip ederek, çıkan yazıları çevirerek sitemizde yayımlıyoruz.
Gıda fiyatları bizi nasıl etkiliyor?
Son dönemde artan çoklu krizler sonucunda derin bir yoksulluk ile karşı karşıya kaldık. Pek çok insan asgari ücretle kiralarını bile ödeyemez duruma geldi ve böyle zamanlarda insanların en çok kıstığı harcamaların başında gıda harcamaları geliyor. Gıda fiyatlarını gerçekten çok önemsiyoruz. Aracıyı ortadan kaldırmamızın temel sebeplerinden birisi bu.
Hem üreticinin emeğinin karşılığını alması hem de kent yoksullarının sağlıklı, temiz gıdalara adil fiyatla ulaşması için çaba sarf ediyoruz. Zaman zaman satış fiyatlarımızı büyük zincir marketlerdeki fiyatlarla karşılaştırıyoruz. Bazı ürünlerde fiyat farkımız olsa bile çoğu üründe neredeyse aynı fiyatlar çıkıyor karşımıza.
Kooperatiften alınan her bir ürünün yüzde 80’i doğrudan üreticiye gidiyor. Üreticinin kendi yerelinde üretimine devam etmesine olanak sağlamış oluyoruz. Ürünlerimizin nasıl üretildiğini biliyor, doğrudan üretim süreçlerine dahil olabiliyor, üretici ile daha dostane ilişkiler kurabiliyoruz.
Katılımcı Onay Sistemi’ni (KOS) hayata geçirirken neyin, nasıl, ne kadar ve kim için üretileceğine birlikte karar verebiliyoruz. Ön ödemeli ürün alarak ürünün daha uygun fiyatlı olabilmesini sağlayabiliyoruz. Ancak ürün fiyatlarının buradaki en yoksulun bile alabileceği bir seviyeye gelmesi için bu çalışmaların biraz daha yaygınlaşması gerekiyor. Şu anda İstanbul’da kurulan kooperatif sayısı, İstanbul’un nüfusunu düşündüğümüzde oldukça yetersiz.
Üretici gönderdiği ürünlerin belki yüzde 30’unu böylesi kolektif, dayanışmacı yapılarda eritebiliyor. Geri kalanını maalesef marketlere ve yereldeki tüccarlara satmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla bizim gibi çalışan yapıları ne kadar artırabilirsek ürün fiyatlarını da o oranda düşürebileceğimize inanıyoruz.
Kooperatifçilik hareketinin önünde neler var?
2007-08’de başlayan ve dünyayı etkisi alan krizin yapısal olarak farklı görünümlerde sürmesi hayatta kalma sorununu giderek daha acil hale getirdi. Giderek yoksullaşan milyonlar daha kolektif hayatta kalma biçimlerine yönelmeye başladılar. Kooperatif örgütlenmesi dünya ve Türkiye’de giderek daha meşru bir örgütlenmeye dönüşmeye başladı.
Kooperatif örgütlenmesinin meşruluk kazanması anti-kapitalist mücadele sürecinde önemli bir eşik olsa da piyasa koşullarına göre üretim yapmak ve sadece ortaklarının çıkarlarını gözetmek giderek ana eğilim haline dönüşmeye başladı. Kâr eksenli bir üretim ve satışa odaklanılması kooperatifçilik ve dayanışma ekonomisi değerlerinin göz ardı edilmesini de beraberinde getirdi.
Kooperatif ortakları içinde iş insanlarının olması ve karar mekanizmalarında etkili olmalarında bir sakınca görülmüyor. İşleyişte şirketleşme ve ürünün/hizmetin öne çıkması değil markalaşma yönelimi ile dayanışma ekonomisi değil kapitalist işletme olma eğilimi baskın olmaya başladı.
Kamuya açık ilanla çalışma/iş arkadaşları aranması, çalışanlarına kapitalist iş ilişkileri ile yaklaşılması, Whatsapp mesajı ile çalışanların iş akdinin sona erdirilmesi, zincir marketler gibi her yerde hatta bazen kooperatif olan bölgede şube açılması, talebin fazla olduğu ürünlere yönelinmesi, yerelliğin ortadan kalkması, kendilerinin üretmediği ürünlere kooperatif etiketinin basılarak kendi üretimi gibi sunulması, üreticilerle ön anlaşma yapıp sonradan anlaşmaların iptal edilmesi, kooperatif eğitimlerinin neredeyse dijital alanla sınırlanması ve dijital pazarlama eğitimlerine dönüşmesi en göze batan pratikler.
Kentteki gıda dağıtımı yapan kooperatiflerin bir kısmı Gıda Egemenliği perspektifini savunurken ve KOS’u uygularken, sistemli bir şekilde üretici ziyaretleri ve KOS’u çalıştırmak yerine ürünlere analiz yaptırmayı savunmaya başladılar. Üreticilere bilgi vermeden ürünlerine analiz yaptıranlar dahi var.
Kentlerde özellikle temiz, sağlıklı gıdanın çok daha geniş toplumsal kesimler tarafından aranır hale gelmesi istismarın da önünü açmıştır.
Kentte gıda dağıtımı yapan kooperatifler kırdaki üretici kooperatifini büyümeye zorlamış, bir kısmı aldıkları ürünlerin bedelini ödememiş, hatta ürün çekmeye devam etmişlerdir. Dayanışma için ürün alınan üretici kooperatiflerine ürünlerini iade etmekte beis görmeyenler mevcuttur. Gıda Egemenliği perspektifi taşımayan temiz gıdaya ya da kooperatifçiliğe odaklananlarda ise fonla ya da sermaye kurumlarının desteği ile çalışmak çok yaygınlaşmaya başlamıştır.
Kendisini kapitalizme alternatif, anti-kapitalist olarak tanımlayan bazı örgütlenmelerin birlikte çalıştıkları kooperatiflerden bilgi saklaması, üretici bilgilerini paylaşmaması not edilmesi gereken noktalardan biridir. Hatta bir kooperatif iç ilişkilerinde yaşanan cinsel taciz olayını birlikte çalışılan kooperatiflere iletmemiş, diğer kooperatifler başka bir kolektifin kendilerine attığı e-posta ile bu durumu öğrenmişlerdir.
Diğer yandan ülkedeki siyasal kamplaşmanın yaratığı elverişli koşullarda yerel yönetimler özellikle kadın kooperatiflerini siyasal olarak kullanılacak malzeme olarak görmektedirler. Bu kooperatifler yerel yönetimlerin uzantısı gibi çalışmakta, karar mekanizmasında bağımlı hale gelmektedirler.
Kooperatif çalışmalarında bu dönemde ortaya çıkan kişisel çıkar, ego tatmini, sosyal çevre, akademik kariyer için kullanma eğiliminin de altını çizelim. Toplumsal muhalefetin/hareketin çok zayıfladığı koşullarda bireylerin her olguya “bana ne faydası var?” sorusu ile yaklaşmaları kolektif yapı ve örgütlere de yaklaşımlarına da yansımaktadır. Dayanışmayı kendisiyle dayanışma gösterildiği sürece savunan, kendi sorunları çözüldükten sonra ortak kolektif birikime katkı koymaktan imtina etme hali yaygınlığını ve sürekliliğini korumaktadır.
Yeni yasada kooperatif yöneticilerine eğitim ve sertifikanın zorunlu hale getirilmesi ile akademide kooperatif ve tarım eğitimleri patlama yapmış, kooperatif uzmanları ve ücretli sertifika eğitimleri furyası başlamıştır.
Uzun zamandır toplumsal muhalefet saflarında yaygın olan sermaye sponsorluğu ya da fonla çalışma bu alana da sirayet etmiştir. Çalıştaylar, sempozyumlar gibi hem örgütlenme sürecinde hem de üretim birimleri kurma sürecinde fonla çalışma giderek yaygınlaşmaya başlamıştır.
Kooperatif çalışmalarında iş ayrımı yapan, sosyal medya ya da medyada görünür işlere el atan ya da sadece fikir üreten ama emek gerektiren işlere el atmayan gönüllüler de epeyce kalabalıktır.
Kolektifin mekanizmalarını işletmek, çalıştırmak yerine dedikodu kültürü ile kolektif mekanizmalardan kaçış eğilimi vardır. Kooperatif alanında öğrendikleri ya da kooperatifin kolektif birikimini kişisel çıkarları için kullanmakta sakınca görmeyenler de önemli bir başlık olarak karşımızda durmaktadır.
Birlikte hareket etme noktasında başarısız örneklerle dolu bir pratiğimiz var. Geçmiş tarihsel dönemden kalan birlikler bürokratik kurumlar olarak varlığını sürdürmektedir.
Ortak toplantılarımızda kooperatiflerin ticarileşmesi sorununu nasıl aşabiliriz? Kadın kooperatiflerini nasıl geliştirebiliriz? Kooperatifleri siyasetlere bağımlılık ilişkisinden nasıl çıkarabiliriz? Bunların hepsini tartışıyoruz, geliştirmeye çalışıyoruz.
Sonuç olarak
Şimdilerde bir yandan kooperatif mekanlarını açık tutmaya çalışırken bir yandan da yaşadığımız depremle birlikte bölgedeki kooperatiflerin yaralarını sarmaya, toplumsal dayanışma ile kooperatiflerin yeniden üretime geçmesine olanak bulmaya çalışıyoruz. Bir kampanya düzenledik ve her bir kooperatifin ihtiyaçlarını listeledik. Bir kısım ihtiyaçların giderilmesini sağladık ama hala desteğe çok ihtiyaç var. Kooperatif dostlarıyla birlikte bu ihtiyaçları gidereceğimize noktasında umudumuz büyük.
Depremle birlikte hayatın her alanında örgütlenmek gerektiğini bir kez daha görmüş olduk.
Yeniden bir araya gelmenin yollarını bulmalı, el ele verip dayanışmayı büyütmeliyiz. Bu yüzden kooperatifleri gıdaya, ekolojiye, emeğe karşı yabancılaşmayı ortadan kaldıracak, başka türlü bir dünyayı mümkün kılacak yapılar olarak görüyoruz. Kooperatifçilik hayallerle sınırlı bir şey ve bizim hayallerimiz de ufkumuz da çok geniş.
(EMK)
*Bu yazı, YerDeniz Kooperatifi internet sitesinde çıkan “Kapitalizm, Kriz ve Dayanışma Ekonomileri” yazısı ile kadinisci.org’da yayımlanan “YerDeniz büyücüleri iş başında” röportajından derlenerek hazırlanmıştır.
Kaynak: https://m.bianet.org/biamag/diger/279025-bir-dayanisma-ekonomisi-yerdeniz-kooperatifi