Gökçeyazı Kooperatifi’ni Ziyaret Ettik

YerDeniz Kooperatifi ve Koçulu Peynircilik olarak S.S. Gökçeyazı Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ne üretici ziyareti düzenledik. İstanbul’dan yaklaşık 4 saat süren bir yolculukla Kooperatif’in İvrindi / Gökçeyazı köyünde bulunan ofisine vardık. Gökçeyazı merkezde bulunan ofis aynı zamanda kooperatif ortaklarına satış yapılan bir alan. Burada daimi olarak çalışan 1 kişi var.  Kooperatif ortakları zaman zaman alışverişe, zaman zaman kooperatife verdiği ürünlerin hakedişini almaya geliyor buraya. Burası aynı zamanda kooperatif yönetim kurulunun toplantılarının yapıldığı yer…

Kooperatiften Şenol bey ve Onur bey karşılıyor bizi. İçeride soba yakmışlar, kooperatif sıcacık. Daha sonra toplantıya kooperatif yk üyelerinden Mehmet bey ve Halil bey de geliyor, genç çiftçileri görmek bizi mutlu ediyor. Tüccarların köylü ürünlerini ucuza kapatması ve çiftçilerin emeğinin karşılığını ödememesi üzerine, köylü ürünleri değerlensin ve girdi maliyetleri azalsın isteğiyle 2010 yılında kurulmuş Kooperatif.

Köyde yaşayanların bir kısmı Manav, bir kısmı Pomak, bir kısmı da Yörük. Burada bir yandan kooperatifin ürettiği ıhlamur çayımızı yudumlarken, diğer yandan kooperatif hakkında sohbet ediyoruz. Sohbet sırasında kooperatife katılmak isteyen yeni çiftçiler olduğunu öğreniyoruz. Hatta sohbetlerin büyük bir kısmı kooperatif nasıl kurarız, nasıl yaparız şeklinde oluyormuş. Kooperatifin bu kadar konuşulmasında ürünü köylüden piyasanın bir miktar üstünde almasının payı da büyük elbet. Kooperatif alım yaparken ürünlerin piyasa fiyatlarını çıkarıyor ve ona göre alım fiyatı belirliyor. Kooperatif ayrıca çiftçilere alım garantisi sağlayarak, piyasadan daha iyi bir fiyat vererek çiftçileri temiz üretime yönlendiriyor. Çiftçi temiz üretim nedeniyle tarım zararlılarıyla, herhangi bir hastalıkla ürününü kaybederse de zararını kooperatif karşılıyor. Böylece temiz üretimin devamı sağlanıyor.  Çiftçiler de ürününü ilk önce kooperatife vermek istiyor. 

Köyde kooperatifin 3 ana merkezi var. Birisi içinde bulunduğumuz ofis. Diğeri süt toplama tankının bulunduğu depo ve en sonuncusu da baharat, tahin ve makarnaların üretildiği işleme, paketleme tesisi. Bu 3 mekanda kiralıkmış ve kooperatif şimdilerde belediye ile görüşüyor. Köyde bir arsanın kooperatife tahsis edilmesi kararı alınmış bile. Bu sene içinde inşaata başlamayı ve dağınık haldeki tesisleri tek bir noktada toparlamayı amaçlıyorlar.

Köylüden toplanan günlük 6 bin ton sütün büyük bir kısmı süt firmalarına veriliyor. Süt için “bakteri oranı 100 bin ile 140 bin arasında olduğu için Avrupa normuna yakın bir seviyede üretimimiz var,” diyor Şenol bey. Firmalar kooperatiften aldıkları sütü bakteri oranı düşük olduğu için peynir yapmak için kullanıyormuş. Kooperatif, 2024 Yılı itibarıyla da ortaklarından topladıkları sütten peynir üretmek için kolları sıvamış. Toplanan sütlerin bir kısmını köydeki mandıraya veriyorlar. Verdikleri süte işçilik ücreti ödeyerek peynir olarak geri alıyorlar. Taze kaşar, sepet peyniri, mihalıççık, dil, örgü, çeçil gibi pek çok peyniri ürün listelerine katmışlar. İstanbul’da bir dağıtım firması kurmayı düşünüyorlar… Ofiste ufak çaplı bir peynir tadımı yapıyoruz, işin uzmanı olarak İlhan abi peynirlerle ilgili görüşlerini dile getiriyor. Sohbetimize çaylar, simitler eşlik ediyor.

Sonra süt toplama tesisine gidiyoruz. Burada soğuk süt tankı var 6 tonluk. Hemen yanında da 1.5 tonluk ayrı bir tank var. Tesise gittiğimiz de bir firmanın tırına dolum yapılıyordu. Burada da daimi çalışan bir personel var. Köylüden sütleri alıyor, alınan sütlerin yüklemesini yapıyor. 

Ardından üretim ve işleme tesisine gidiyoruz. Burada daimi çalışan 2 kadın personel var. İşin yoğun zamanlarında yevmiye usulü ile çalışanlarda oluyor. Bu bölüm genelde köylü kadınların çalıştığı yer. Makarna makinaları tamire gittiği için göremedik ama kurutma ve paketleme makinaları burada. Makarna için kendi ürettikleri buğdayı semolin ununa çevirmesi için un fabrikasına yolluyorlar. Buradan aldıkları semolin unlardan makarnaları, şehriyeleri üretiyorlar. Makinanın çeşitli uçları var burgu, yüzük, şehriye gibi… Baharatlar, bitki çayları gibi ürünler köylünün kendi bahçesinde ürettiği ürünler. Çiftçiler kendi ihtiyacının fazlasını kooperatife getiriyorlar.

Susam ise köy civarındaki arazide yerel tohumlardan yapılıyor. Susamı yağışların olmadığı Mayıs sonu gibi ekiyorlar ki ot bitmesin tarlada. Eylül’de de hasat ediyorlar. Susam ekiminin de ayrı bir uzmanlık dalı olduğunu öğreniyoruz. Susam bitkisi fazla uzamadığı için otun içinde kaybolmasın, taneler boşa gitmesin diye elle çapa yapıyorlarmış Sonra hasat zamanı demet yapıp, döverek çıkarıyorlar susamları. Oldukça lezzetli olan susamlardan tadarken kurutma makinasını inceliyoruz. Otomatik gramaj ayarlama makinası da işlerini çok rahatlatmış. Üretimi ise siparişe göre yapıyorlar, o yüzden makarnalar, tahinler çok taze oluyorlar. 

Tesisleri gezerken Gökçeyazı kooperatifi bizi elleriyle besliyor, tek eksiğimiz kuş sütü 🙂 Tesis gezisinden sonra ofise dönüyor bir yorgunluk kahvesi içiyoruz. Kendimiz için birşeyler alıyor, sonra akşam yemeği için kooperatifin süt sattığı bir lokantaya geçiyoruz. Orada da karşılıklı iş birliği güç birliği üzerine sohbet ediyoruz. Üreticimizle birlikte vakit geçirmek, karşılıklı sohbet etmek bize iyi geldi, vedalaşarak ayrılıyoruz. Yolumuz uzun, kış şartları çetin, İstanbul bekler bizi…