Ersöz Çiftliği Üretici Ziyaretimiz

YerDeniz Kooperatifi ve Göztepe Kooperatifi olarak, Ersöz Çiftliği’nin Çatalca’da bulunan tarlalarını ziyaret ettik, sebze hasadına katıldık.

Ersöz Çiftliği’nin merkezi Afyon’un Başmakçı bölgesinde. Çiftlik 1983 yılında sebze üretimine başlamış ülkedeki ilk organik sebze üreticileri arasında. Köylülerin örgütlülüğüne inanan Çiftlik aynı zamanda GDO’ya Hayır Platformu üyesi. Ersöz Çiftliği yazlık ve kışlık 30’u aşkın sebze, 10’u aşkın meyvenin üreticisi.  Ersöz Çiftliği doğanın ritmi ve döngülerine göre üretim yapan Shumei Doğal Tarım Biyodinamik Sistemi’ni Türkiye’de ilk uygulayan çiftliklerden. Organik üretiminde kullandığı girdileri (tohum, gübre, kompost ve preparat vb.) kendisi hazırlıyor, sebze üretimindeki yabani ot ve atıkları kompost yaparak geri dönüşüm sağlıyor. Tüm bahçe ve tarlalarında yağmurlama ve damlama sulama sistemine geçen Çiftlik su kaynaklarının korunmasına önem veriyor. Çiftlik, Hipokrat’ın “Aldığın besin ilacın olsun, aldığın ilaç besinin olsun” sözünden hareketle, gelecek kuşaklara temiz bir toprak bırakmak için çalışıyor.

Biz de Ersöz Çiftliği’nin Çatalca’da üretilen kışlık sebzelerini görmek için yola koyulduk. Çatalca’da lahana, karnabahar, pırasa gibi ürünler üretiliyor. Tarlanın emektarı Murat ile üretim süreçleri hakkında konuşuyoruz. Murat 8 yıl önce Vehbi ustayla tanışıyor, İzmir’den İstanbul’a taşınıyor ve tarımı öğrenmek için Vehbi ustanın çırağı oluyor. Bahar dönemleri tohumları, fideleri hazırlamak için Afyon’a gidiyor. Afyon’da ki Çiftlik 200 dönüm araziye kurulmuş ve Murat ustasından öğrendikleriyle Çatalca’da 30 dönüm arazide üretime başlıyor. Böylelikle kışlık ürünler Çatalca’dan, yazlık ürünler Afyon’dan geliyor. Biyodinamik tarım esasına göre çalışıyorlar ve ayın döngülerine göre ekim dikim yapıyorlar. Örneğin “Yeni ayda, ayın ilk üç gününde ekim dikim yapılmaz,” diyor Murat ve ekliyor “Bu aynı zamanda suların çekilmesi, böceklerin yumurtlama dönemine girmesi, ayın dünyaya etkisiyle ilgili bir olay. Dolunay en uygun zamandır, ay dünyaya yakın olunca suda yakın oluyor.” Ayın ilk 7’sinden sonra yaprağı yenilen ürünler dikiliyor, meyvesi olan ürünler de dolunayda dikiliyor. Afyon’daki tarlada Mart ayından itibaren toprağı şaşırtmaya başlıyorlar. İlk tohumlar seradaki viyollere atılıyor, viyollerde torf var, torf hayvan gübresinden oluşuyor. Tohumlar 3. Cemre düştükten sonra toprağa dikiliyor. Fideler yeterli olgunluğa eriştikten, piştikten yani güçlendikten sonra toprakla buluşturuluyor.

Fakat iklim değişimi bu döngülerde değişime yol açıyor. Hayvanlar ve bitkiler bu hızlı geçişe uyum sağlamakta zorluk çekiyorlar. İklim değişiminin de etkisiyle çok fazla mantar ve kül hastalığı meydana geliyor. Bu tür hastalıklarda toz halde alınan bakır ve kükürt belli oranda su ile karıştırılarak bitkilere veriliyor. Kükürt için madenden çıkan kükürt olmalı, termik santralden çıkan kükürt kesinlikle kullanılmamalı diyor Murat. En çok kullanılan gözyaşı taşı veya bordo bulamacı da denilen ilacın içinde malakit var. Bitler, tırtıllar ve büyük böcekler içinse neem ağacından elde edilen bir ilaç olan organik neemazal kullanılıyor. Tarlalarda görünen salyangoz ile mücadele için sarımsak veya lahanadan elde edilen doğal çaylar kullanılıyor. Murat tarım zararlıları için doğal mücadele için her bir meyve ağacının altına lavanta dikildiğinin altını çiziyor. Lavanta uğur böceği, arı gibi faydalı böcekleri kendisine çekiyor ve böylece zararlı böceklerin doğal avcılarıyla buluşmasını sağlıyor. Domates yetiştirmede en büyük zararlılardan biri olan tuta böceği (kelebek) için de lavanta ekimi şart diyor Murat. Patates içinse organik lazel adlı bir ilaç kullanılıyor ve patates ekimi yapılan tarlaya 4 yıl daha patates dikilmiyor, baklagil ekiliyor. Sarımsağın kendisi doğal böcek kovucu olduğundan hiç ilaç kullanılmıyor, kokusu nedeniyle böcekler gelmiyor. Çilek sezonu ise Mayıs’ta başlıyor, don vurana dek devam ediyor. Çilekler malç naylonu üzerinde yetiştiriliyor ve elle temas etmeden toplanıyor.

Tarla için doğadan toplanan otlar ve sebze atıklarıyla kompost yapılıyor. Toprağın ihtiyacı olan çinko, bor, potasyum gibi elementler hangi bitkide varsa kompost içine o bitkiler ilave ediliyor. Mesela marulun yaprakları beyaz ise topraktan yeterince bor alamıyor demek oluyor. Toprağın kireç oranı da önemli, kireçli bir toprak elementleri bağlayabiliyor ve bitki bu elementlerden yeterince faydalanamayabiliyor. Kireçli toprağa çözüm yine sıvı kükürtle sağlanıyor. Toprağı düzenlemek için kömürün atası kabul edilen Leonardid kullanılıyor. Toprağın Ph değeri yüksekse bu toprakta bal kabağı, kavun, karpuz, pancar ekilebilir diyor Murat ve ekliyor toprak azot bakımından fakirse bakla kullanılarak yeşil gübre yapılabilir ve toprağın azot ihtiyacı karşılanabilir. Bitkiler için fosfor kaynağı olarak keçi boynuzu kullanılıyor. Ersöz Çiftliği’nde 25 – 30 kadar büyükbaş hayvan bulunuyor. Çiftliğin hayvansal bir üretimleri yok, elde ettikleri sütler yakındaki bir kooperatife veriliyor, hayvanlar gübreleri için yetiştiriliyorlar.

Sohbetimiz sırasında Ekin Sapı devrimi kitabından da bahsediyoruz. Ticari üretimde karışık ekimin iş gücünü artırdığını ve bu yüzden tercih edilmediğini vurguluyor üreticimiz. Topraklarını nadasa bırakmaya fırsat olmadığını belirtiyor ve yapılabilse iyi olur diyor. Toprağın nemini korumak için malçlamanın iyi bir yöntem olduğunun altını çizen Murat, toprağı sürmeden ekim yapılan yöntemler de var ama ne yazık ki verim oldukça düşük diyor. Lahanalar 50 cm arayla, kavun, karpuz gibi bitkiler 1 metre arayla dikiliyor. Tarlada yabani otlarla çapa yapılarak mücadele ediliyor. Sebze üretimi tüm yıl sürmesi nedeniyle, meyveciliğe göre daha zor bir üretim süreci. Ersöz Çiftliği’nde ağaçlarda gençleştirme yapılıyor. Günümüzde meyvecilik için bodur kısa ağaçların kullanıldığını, eskinin o büyük kocaman ağaçlarının azaldığını üzülerek öğreniyoruz. Bodur ağaçlarla hasat yapmak daha kolay olduğu için tercih ediliyor.

Ersöz ailesi 1983 yılında tarıma başlamış ve 1992’ye dek konvansiyonel tarım yapıyorlar. O tarihlerde Sultan annenin kalp ritm bozukluğu yaşamasıyla birlikte organik tarıma geçiş yapıyorlar. Organik tarımı öğrenmek için ilk olarak Başmakçı’da kurulan Organik Gül Kooperatifi’ne gidiyorlar. Onlar da Ege Üniversitesi’ne yolluyorlar Ersöz’leri. Üniversiteden aldıkları bilgiyle organik tarıma geçiyorlar. Ürünleri içerisinde herhangi bir zararlı olmadığını kanıtlamak için analiz yaptırıyorlar. Belediye, İlçe Tarım ve Organik Sertifika firması gelip tarlalarda yılda 2 defa denetim yapıyor. Denetçi firma tarlalardan numuneleri kendileri alıyorlar, toprağa, bitkiye bakıyorlar. Yazlık ve kışlık ürünler için yılda iki defa sertifika alınıyor. İlçe tarım pazara gelen ürünleri denetliyor ve tabi şikayet olursa ayrıca denetim yapıyor.

Hasat zamanı, tarla ve bahçe bakımı için köyde yaşayan insanların, dışarıdan gelen işçilerin ve gönüllülerin emeği kullanılıyor. Bizlerde ziyaretimiz sırasında pırasa, lahana hasadına destek oldu. Toprakla, suyla, havayla birlikte yaşamın birlikte örgütlendiği bir tarlayı ziyaret etmekle moral bulduk. Verdiği bilgiler ve misafirperverliği için üreticimize teşekkür ederiz…