Gıda Egemenliği

Gıda egemenliği kavramı ilk olarak bir küresel köylü hareketi olarak Roma’da kurulmuş La Via Campesina tarafından 11-17 Kasım 1996 toplantısı sonrasında yayımlanan bildirgede, gıdanın temel bir insan hakkı olduğu ve ‘Gıda Egemenliği’ kavramının garanti altına alınması gerekliliği ile vurgulanmıştır. [1]

Bu bildiride Gıda Egemenliği, her halkın gerek kültürel gerekse verimlilik açısından çeşitliliklerini koruyarak, kendi gıdalarını üretme potansiyellerinin devamlılığını ve geliştirilmesini sağlama hakkı olarak tanımlanmıştır.

En geniş ifadesi ile gıda egemenliği, gıdanın nasıl üretileceği, kim tarafından üretileceği, kim için üretileceği, ne kadar üretileceği meselesidir. Tohumdan sofraya, tarımsal üretimin ve gıda sisteminin bütün aşamaları gıda egemenliği kapsamındadır.

Gıda egemenliği;  gıda meselesini sınıfsal bir mesele, toplumsal cinsiyet meselesi, göçmen meselesi, mevsimlik işçi meselesi ve doğa meselesi olarak görür.

Gıda egemenliği; gıda sisteminin yerelleştirilmesi, gıdanın geleneksel yöntemlerle üretilmesi, toplumun her kesiminin sağlıklı, kültürüne uygun gıdaya erişim hakkı, köylülerin meralar, ormanlar, dereler, tohumlar, tarımsal arazilere erişiminin sağlandığı ve güvence altına alındığı, bilge köylü tarımının yapıldığı ve bilginin aktarımının ticarileştirilmeden kuşaklara aktarıldığı, ekolojik bir tarım modelinin inşa edilmesi olarak bütünlüklü bir sistemi ifade eder.

Gıda egemenliği, son kullanıcıya ulaşan gıdanın niteliğini ifade eden Gıda Güvenliği ile bir toplumun ihtiyacı olan gıda miktarını tanımlayan Gıda Güvencesi kavramlarını da  içine alır.


[1]http://apelasyon.com/Yazi/253-kuresellesen-tarimdan-ayrilan-kirsal-yol-gida-egemenligi